Bu ayet Hafs Mushafı sırasına göre baştan 2141, sondan 4096. ayet; 18. sure ve bu surenin 1. ayetidir. Bu ayetin kelime sayisi 11, harf sayısı 45 ve toplam ebced değeri ise 1926 olarak hesaplanmıştır.
الحمد لله الـذي انزل على عبده الـكتاب ولم يجعل له عـوجا
الحمدللهالـذيانزلعلىعبدهالـكتابولميجعللهعـوجا
Elhamdu li(A)llâhi-lleżî enzele ‘alâ ‘abdihi-lkitâbe velem yec’al lehu ‘ivecâ(n)
Hamd, kuluna Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren ve onda hiçbir eğrilik yapmayan Allah’a mahsustur.
Yüce Allah tarafından Hz. Peygamber’e indirilen Kur’an, nimetlerin en büyüğü olduğu için övgü ve saygıya başkasının değil, Kur’an’ı gönderen Allah Teâlâ’nın lâyık olduğu bildirilmiştir. Buradaki “kul”dan maksat Hz. Muhammed, “kitap”tan maksat da Kur’an-ı Kerîm’dir. İnsanları zulmetten nura, dalâletten hidayete kavuşturan, iman ve İslâm’ı öğreten, dünya ve âhirette mutlu bir hayat sürdürebilmeleri için onlara Allah’ın emir ve yasaklarını, dinin hükümlerini, sevap ve cezayı bildiren; eğrisi büğrüsü, yanlışı ve çelişkisi bulunmayan dosdoğru bir kitabın indirilmesi, genelde bütün insanlık, özelde Hz. Muhammed için en büyük nimettir. Böyle bir nimete kavuşmak, o nimeti verene hamd ve şükretmeyi gerektirir. Yüce Allah, bu âyette Hz. Muhammed’in şahsında, lutfettiği bu nimete karşılık yalnız kendisine hamdedilmesi gerektiğini bildirmektedir.
1,2,3,4. Katından (gelecek) şiddetli azaba karşı (inkârcıları) uyarmak, iyi işler yapan müminlere içinde [ebedî] kalacakları güzel ödül (cennet) bulunduğunu müjdelemek ve “Allah çocuk edindi!” diyenleri de korkutmak için doğru (bir kelam) olarak içerisine hiçbir eğrilik koymadığı Kitabı kulu (Muhammed’e) indiren Allah’a [hamd]olsun.
Âyette geçen [kayyim] kelimesi, ikinci ayetin başında gelmekte, dolayısıyla birinci ayetle bağlantılı olarak anlaşılabileceği gibi ikinci ayetteki mesajla da ilişkilendirilebilir. Bu durumda anlam “Onu doğru kıldı ki kendi katından gelecek şiddetli bir cezayla uyarasın diye” şeklini alır. Bu iki ihtimal nedeniyledir ki birinci ayetin son kelimesiyle ikinci ayetin ilk kelimesi arasında bir [sekte] vardır.
Bütün övgüler, kuluna kitabı indiren ve ona hiçbir eğrilik koymayan Allah'a aittir. [298]
[298] Kehf sûresi hakkında genel bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XI, 427.
Hamd¹, kendisinde hiçbir çelişki olmayan Kitap'ı indiren Allah'a aittir.
Hamd, kulu (Hz. Muhammed Aleyhisselam) üzerine Kitabı indirip (insanlara açıklatan) ve Onda hiçbir çarpıklık (yanlışlık ve haksızlık) kılmayan Allah'adır.
Hamd Allah'a ki kuluna kitap indirdi ve o kitapta hiçbir eğrilik, ifrat veya tefrit yoktur.
Bütün eksiksiz övgüler, Allah'a yakışır. O Allah ki, kuluna bu kitabı indirmiş ve o kitabın anlaşılmasını güçleştirecek hiçbir çapraşıklığa yer vermemiştir.
Sûre yüce Allah’ın büyüklüğüne inanmayı yerleştirmek için tesbit ettiği ana hedeflerine ulaşma hususunda me-saj vermek ve tebliğler iletmek amacıyla Kur’ân’ın güzel dört kıssasından üçünü anlatır. Ashâb-ı Kehf : İnancı uğrunda canla-rını feda eden gençler… Dinleri uğruna yurtlarını terkedip bir mağaraya sığınan ve orada senelerce uyku halinde kalan bu kişilerin Allah tarafından tekrar diriltildiği anlatılır. Musa ve Hızır : Yüce Rabbin Hızır’a bildirdiği ve Musa’ya da Hızır’la bildir-diği gayb haberleri. Zülkarneyn : Takvası ve adaleti sayesinde Allah’ın değişik ülkelere hakim kıldığı yeryüzünün doğularına ve batılarına hükümran kıldığı bir melikin kıssası. Ayrıca sûreden üç örnek : “İki bahçe sahipleri” olarak hakkın çok mal ve saltanatta değil, inanca bağlı olduğu bir örnek olarak anlatılır. Dünya hayatı ve içindekilerin yok olacağı bildirilerek İblisin Adem’e secde etmemesi ve Allah’ın rahmetinden kovulup mahrum bırakılması anlatılarak kibir ve gururun neticesi bildirilmiş olur.
Allah'ı ilâh tanıyan, candan müslüman olarak Allah'a bağlanan, saygılı kuluna, Muhammed'e, kitabı, Kur'ân'ı indiren, ona tezat, tenakuz, pürüz, yalan, bâtıl ve çapraşıklık karıştırmayan, onu haktan, doğrudan, hikmetten ayrılmaya zorlamayan Allah'a hamdolsun.
Kuluna Kitab'ı indiren ve ona hiç bir çarpıklık koymayan Allah'a hamd olsun.
Hamd, Kitabı kulu üzerine indiren ve onda hiç bir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir.
Hamd o Allah'a mahsustur ki, kulu Muhammed'e (Aleyhisselâma) Kur'ân'ı indirdi, onun mâna ve lâfzında bir çarpıklık yapmadı.
(Kâfirlere) kendi katından gelecek çetin bir azabı haber vermek ve iyi işler yapan inananlara, içinde ebedî kalacakları güzel bir mükâfat (Cennet) müjdelemek ve “Allah çocuk edindi” diyenleri uyarmak için kulu (Muhammed’e) doğru ve düzgün bir Kitab’ı indirip onda hiçbir eğrilik oluşturmayan Allah’a hamdolsun.
1, 2, 3. Kendi katından, ağır bir azapla hem kocundurmak, hem inanmış olup da yararlı iş görenleri —içinde sonsuz kalacakları— cennetle müjdelemek üzere, eğrilikten uzak olan dosdoğru kitabı kuluna indiren Allaha öğüş
Bütün övgüler Allah'ın hakkıdır. O (Allah) ki, kuluna bu Kitabı indirdi ve onun anlaşılmasını zorlaştıracak hiçbir tutarsızlığa yer vermedi.
Bkz. 3/99, 7/45, 86, 11/19, 14/3, 20/107, 108, 39/28
1,2,3,4. Hamd Allah'a mahsustur ki, kendi katından şiddetli bir baskını haber vermek ve yararlı iş yapan müminlere, içinde temelli kalacakları güzel bir mükafatı müjdelemek ve : "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarmak için kuluna eğri bir taraf bırakmadığı dosdoğru Kitap'ı indirmiştir.
1, 2, 3, 4. Hamd olsun Allah'a ki, O, (insanları) kendi tarafından çetin bir azap ile ikaz etmek, iyi iş ve davranışlarda bulunan müminlere, kendileri için, içinde ebedî kalacakları (cennette) güzel bir ecir bulunduğunu müjdelemek ve «Allah evlât edindi» diyenleri de uyarmak için kuluna (Muhammed'e), kendisinde hiçbir (tezat ve) eğrilik bulunmayan dosdoğru Kitab'ı indirdi.
ALLAH'a övgü olsun, kuluna kitabı indirmiş ve onda hiç bir eğriliğe yer vermemiştir.
Hamd, o Allah'a mahsustur ki kulu (Muhammed'e) kitabı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı.
Hamd o Allaha ki kuluna kitab indirdi, hem ona hiç bir yamıklık yapmaksızın
1,2,3,4. (Kâfirleri) cânib (-i ilâhîsi) nden en çetin bir azâb ile korkutmak, güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunan mü'minlere de içinde ebedî kalacakları güzel bir ecr (ve mükâfat) ı müjdelemek, (hele) «Allah evlâd edindi» diyenlere ma'ruz kalacakları kötü aakıbetleri haber vermek için, kendisinde hiç bir eğrilik yapmadığı, o dosdoğru kitabı (Kur'ânı) kulu (Muhammed sallellâhü aleyhi ve sellem) üzerine indiren Allaha hamd olsun.
Hamd o Allah'a mahsustur ki, kuluna Kitâb'ı (Kur'ân'ı) indirdi ve onda (lâfzında ve ma'nâsında) hiçbir eğrilik (ihtilâf) bulundurmadı.(2)
(2)“(Kur’ân,) hayât-ı şahsiye ve ictimâiye-i beşeriyenin (insanların şahsî ve cem‘iyet hayatlarının)bütün nâfi‘ (faydalı) düsturlarını ve hikmet-i âliye-i kâinâtın (kâinâtın yüksek hikmetlerinin) bütün nûrânî(nûrlu) kānunlarını cem‘ etmekle (toplamakla) berâber, hiçbir müşevveşiyet (karışıklık) eseri görünmüyor. Elhak (hakīkaten), o kadar ecnâs-ı muhtelifeyi (karışık cinsleri) bir yerde toplayıp bir münâkaşa, bir karışık çıkmamak, Kahhâr bir nizâm-ı i‘câzînin (son derece hâkim olan mu‘cizeli bir tertîbin) işi olabilir.” (Zülfikār, 25. Söz, 34)
Hamd (övülmek), içinde hiçbir eğriliğin (aksaklığın) olmadığı kitabı kuluna indiren Allah’a aittir.
1, 3. Kendi kuluna, tarafından kâfirleri şiddetli bir ukubet ile korkutmak, iyi iş işleyen mü/minlere de, ebedî olarak kalacakları güzel bir mükâfat ile müjdelemek için eğrilikten âri, dosdoğru bir kitap inzâl eden Tanrı/ya hamdolsun.
Hamd, kitabı kulu üzerine indiren ve onda hiç bir çarpıklık kılmayan Allah'a aittir.
(Mekke’de nazil olmuştur ve 110 ayettir. Sure bu adı, içinde söz konusu edilen ve “mağara arkadaşları” demek olan “Ashâb-ı Kehf”ten almıştır.)
Kulu ve elçisi Muhammed aracılığıyla, insanoğluna bu hikmet dolu Kitabı gönderen ve onda, insanı kuşkuya düşürecek, saptıracak en ufak birçelişkiye, yanlışlığa ve eğriliğe yer vermeyen Allah, her türlü övgüye, teşekküre ve hamde lâyıktır.
Mekke döneminin sonlarında, Nahl sûresinden hemen önce indirilmiştir. Adını, inançlarını yaşatabilme adına zâlim yöneticilerden kaçıp bir mağaraya sığınan ve uzun bir süre orada uyuduktan sonra mûcizevî bir şekilde yeniden “diriltilen” bir grup gencin öyküsünün anlatıldığı bölümden (9-22. ayetler) almıştır. 110 ayettir.
Hamd olsun Allah’a ki, kuluna Kitab’ı indirdi.
Ona bir pürüz yapmadı.
Hamd kulu (Muhammed’e) bu Kitabı indiren ve onda birbirine ters düşen hiç bir ifâde kullanmayan Allah’a aittir.1
1 İ’vicâc: Eğri, çarpık, çelişkisi olmayan, yalanı ve yanlışı bulunmayan demektir. Bk. (Âlu İmrân: 99, A’raf: 45, 86, Hûd: 19, İbrahim: 3, Tâhâ: 107, 108, Nisâ: 82, Zümer: 28)
BÜTÜN ÖVGÜLER Allah'a yakışır; O [Allah] ki, kuluna bu ilahî kelâmı indirmiş ve onun anlaşılmasını güçleştirecek hiçbir çapraşıklığa yer vermemiştir: 1
Bütün övgüler, kuluna bu kitabı/Kuran’ı indiren ve bunda hiçbir tutarsızlığa yer vermeyen Allah’a aittir. 6/1, 17/111, 34/1, 35/1, 4/82, 15/9
ÖVGÜ tamamıyla kuluna İlâhî mesajı indiren ve onda hiçbir çarpıklığa yer vermeyen Allah’a mahsustur.[2342]
[2342] Vahyin Bakara sûresinin 2. âyetinde dile gelen “hiçbir kuşkuya yer olmayan” niteliğine ya da Nisa sûresinin 82. âyetinde ifade edilen tutarsızlık ve çelişkiden uzak oluşuna bir atıf. Mushaf sıralamasında hemen öncesinde yer alan İsra sûresinin 105. âyetinde dile gelen “kaynağından indiği gibi” korunmuşluğu gerçeğini de bunlara ilave edebiliriz.
Hamd Allah Teâlâ'ya olsun ki, kulunun üzerine kitabı indirdi ve onun için bir ihtilâf (bir tenakuz) yapmadı.
Hamd O Allah'a mahsustur ki kuluna kitabı indirdi ve onun içine tutarsız hiçbir şey koymadı.
Allah'a hamdolsun ki, kuluna Kitabı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı.
Her şeyi güzel yapmak, kuluna bu Kitabı indiren Allah’a mahsustur. O, bunu (Kitabı) anlaşılmayacak biçimde çarpıtılabilecek bir yapıda oluşturmamıştır.
[*] İveç: Dışarıdan bakıldığında kolaylıkla anlaşılamayacak bir eğrilik, çarpıtmadır. Kur'an'ın ayetleri ayetlerle açıklayan, muhkem-müteşabih mesani (ikili) yapısı sayesinde (Bkz. Al-i İmran 3/7 ve ilgili dipnotlar) bu tip çarpıtmalar tespit edilebilir. Bu tip hileleri tespit edebilmek iyi seviyede Arapça dil bilgisi, Kuran Bilgisi ve ekip çalışması gerektirir. İnsanları, Allah'a değil kendilerine kul yapmak isteyenler, çok usta çarpıtmalar (iveçler) yaparlar. Geleneksel dinde kadın hukuku ve miras konuları bunların en belirgin örneklerindendir. İveç konusu ile ilgili olarak Bkz. Al-i İmran 3/99, Araf 7/45, Araf 7/86, Hud 11/19, İbrahim 14/3, Kehf 18/1
Kuluna kitabı, onda hiç bir eğrilik bırakmadan, dosdoğru olarak indiren Allah'a hamd olsun.
Hamd bütünüyle o Allah'a aittir ki, kuluna kitabı indirmiş ve onda hiçbir tutarsızlığa yer vermemiştir.
Hamd o Allah'a ki, kuluna Kitap'ı, kendisinde hiçbir eğiklik ve çelişme yapmaksızın indirdi.
1-4. ögmek Tañrı’nuñdur ol kim indürdi ķulı üzere ķur’ān’ı daħı ķılmadı anuñ egrilıķ ŧoġru tā ķorķıdu ħaber vire 'aźābdan ķatı ķatından daħı muştılaya mü’minlere anlar kim işlerler eyü işleri kim bayıķ anlaruñdur müzd ya'nį uçmaķ görklü döleniciler iken anda hemįşe daħı ķorķıdu ħaber vire anlara kim eyittiler “duttı Tañrı oġlan”.
Şükr ol Allāha ki indürdi ḳulı üstine ki Muḥammed resūlu’llāhdur,Ḳur’ānı. Daḫı Ḳur’ānda egrilik ḳılmadı.
Həmd olsun O Allaha ki, Kitabı (Qur’anı mə’nasında və sözlərində) heç bir əyriliyə (yanlışlığa və ziddiyyətə) yol vermədən Öz bəndəsinə (Muhəmmədə) nazil etdi!
Praise be to Allah Who hath revealed the Scripture unto His slave, and hath not placed therein any crookedness,
Praise be to Allah,(2325) Who hath sent to His Servant the Book, and hath allowed therein no Crookedness:(2326)*
2325 See n. 2324 to 17:111. The theme of the last Surah, that Allah is good and worthy of all praise from His creatures, to whom He has granted a clear revelation, is continued in this Surah. The spirit of man makes gradual progress upwards, through the grace and mercy of Allah. 2326 Some people's idea of a Sacred Book is that it should be full of mysteriesdark corners, ambiguous expressions, words so far removed from human speech that they cover anything or nothing. Pagan oracles were couched in language which suggested one meaning to the hearer and claimed to have the very opposite meaning in the light of events which actually happened subsequently. They were distinctly crooked, not straight. In the next verse, the word "Straight" (qayyim) is used to characterise the Qur'an, in contrast to this word "crooked" ('iwaj). See also 19:36, n. 2488.