Bu ayet Hafs Mushafı sırasına göre baştan 3607, sondan 2630. ayet; 34. sure ve bu surenin 1. ayetidir. Bu ayetin kelime sayisi 17, harf sayısı 66 ve toplam ebced değeri ise 4782 olarak hesaplanmıştır.
الحمد لله الذي له ما في السموات وما في الارض وله الحمد في الاخرة وهو الحكيم الخبير
الحمدللهالذيلهمافيالسمواتومافيالارضولهالحمدفيالاخرةوهوالحكيمالخبير
Elhamdu li(A)llâhi-lleżî lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fî-l-ardi velehu-lhamdu fî-l-âḣira(ti)(c) vehuve-lhakîmu-lḣabîr(u)
Hamd, göklerdeki ve yerdeki her şey kendisinin olan Allah’a mahsustur. Hamd ahirette de O’na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
Dilimizdeki “övme” ve “teşekkür etme” kelimeleriyle bir ölçüde karşılanabilen hamd, evrendeki bütün varlıkların yegâne yaratıcısı ve sahibi olan yüce Allah’a mahsustur (bu iki kelimeyle hamd arasındaki farklar için bk. Fâtiha
1:2). Burada âhirette de hamdin Allah’a mahsus olduğu belirtilerek dünya hayatındaki sınavın sona ermesinden sonra da, O’na hamd etmenin en büyük huzur kaynağı olmaya devam edeceğine ve orada müminlerin şükür anlamında hamdi de sürdüreceklerine işaret edilmiştir. Nitekim Kur’an’da müminlerin cennetteki hayatı tasvir edilirken, Allah’a hamd ifadesini dillerinden düşürmeyecekleri (A‘râf
7:43; Fâtır
35:34; Zümer
39:74) ve dualarını da hep “El-hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn” şeklinde bitirecekleri (Yûnus
10:10) belirtilmiştir. Yine birçok âyetten, mahşer günü yapılacak değerlendirmede kişinin dünya hayatındaki davranışlarının esas alınacağı, ama oradaki nimetlerin sırf kulun kendi kazancı gibi düşünülmemesi ve Allah’ın lutfunun sonucu olarak görülmesi gerektiği anlaşılmaktadır (Râzî’nin Kur’an’da “el-hamdü lillâh” diye başlayan beş sûre bulunmasından hareketle yaptığı bir yorum için bk. XXV, 238-239).
[Hamd] (övgü), göklerde ve yerde bulunanlar kendisine ait olan Allah içindir. Ahirette de [hamd] (övgü) yalnızca O’na aittir. O, doğru hüküm verendir, haberdardır.
Benzer mesaj: Kasas
28:70.
Bütün övgüler, göklerde ve yerde bulunan her şeyin sahibi olan Allah'adır. Âhirette de bütün övgüler O'na olacaktır. O'nun her işinde hikmet vardır ve O, her şeyden haberdardır.[447][448]
[447] Sebe’ sûresi hakkında genel bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XV, 369.[448] Hamd, şükür, habîr ve hakîm kelimeleri hakkında bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XV, 372-374.
Hamd¹, göklerde ve yerde olan şeyler kendisine ait olan Allah içindir. Hamd, ahirette de O'na aittir. O, En İyi Hüküm Veren'dir, Her Şeyden Haberdar'dır.
(Bu dünyada) Hamd (her türlü övgü ve teşekkür), göklerde ve yerde olanların tümü Kendisine ait olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'nundur... O, (her şeye hakkıyla) Hakîm ve Habîr olandır.
Hamd Allah'a ki onundur ne varsa göklerde ve ne varsa yeryüzünde ve onundur hamd ahirette de ve odur hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar.
Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi kendisinin olan Allah'a tüm eksiksiz övgüler… Dünyada olduğu gibi, ahirette de eksiksiz tüm övgüler yine O'na yaraşır. O yapıp ettiği herşeyi yerli yerince yapandır ve herşeyden de haberi olandır.
Bu sûre de yine tevhid, ahiret ve risalet gerçeğini vurgular. Kendilerine peygamberlik ve hüküm-darlık verilen Davud ve Süleyman peygamberlerden de bahseder. Kibir ve gurura kapılıp helak edilip efsa-nelere çevrilen Sebe’ halkından da bahsedilerek kıyamet günü müşrik ve kâfirlerin nasıl yakalanıp cezalan-dırılacakları anlatılarak sona erer.
Göklerdeki varlıkların ve imkânların, yerdeki varlıkların ve imkânların mülk ve tasarrufunun sahibi olan Allah'a hamdolsun. Âhirette, ebedî yurtta da, övülmek, şükredilmek O'nun hakkıdır. O hikmet sahibi ve hükümrandır, gizli-açık her şeyden haberdar olan Allah sizi bilgilendiriyor.
bk. Kur’an-ı Kerim,
92:13.
Hamd, göklerde ve yerde ne varsa kendisinin olan Allah'adır. Ahirette de hamd O'nadır. O hikmet sahibidir, her şeyden haberdar olandır.
Hamd, göklerde ve yerde olanların tümü kendisine ait olan Allah'ındır; ahirette de hamd O'nundur. O, hüküm ve hikmet sahibidir, haber alandır.
Hamd, o Allah'a mahsusdur ki, göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi O'nun; ahirette de hamd O'nundur. O, Hakîm'dir= hükmünde hikmet sahibidir, Habîr'dir= her şeyden haberdardır.
Bütün kemalat, övgü ve yücelikler, gökler ve yerdeki her şey O’nun olan, ahiretteki bütün nimetler (ve onların getirdikleri övgüler) Kendisinin olan, her şeyi yerli yerinde yapan, her şeyden haberdar olan (her ihtiyacı gören) Allah’a mahsustur.
Göklerde, yerde bulunan her şey kendisinin olan Allaha öğüş; son gün de öğüş O'nun, O bilgedir, O haberli
Bütün övgüler, göklerde ve yerde ne varsa kendisine ait olan Allah'a aittir. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O tam hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden hakkıyla haberdardır.
Hamd, göklerde olanlar ve yerde bulunanlar Kendisinin olan Allah'a mahsustur. Hamd ahirette de O'na mahsustur. O, Hakim'dir, her şeyden haberdardır.
Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır.
Övgü, göklerde ve yerde ne varsa kendisine ait bulunan ALLAH'adır. Ahirette de övgü O'nadır. O Bilgedir, Haber Alandır.
Hamd, o Allah'ındır ki göklerde ne var, yerde ne varsa hep O'nundur. Ahirette de hamd O'nundur. O hüküm ve himet sahibidir, herşeyden haberdardır.
Hamd o Allahındır ki Göklerde ne var, Yerde ne varsa hep onun, Âhırette de hamd onun, ve o öyle hakîm öyle habîr ki:
Göklerde ne var, yerde ne varsa kendisinin olan Allaha hamdolsun. Âhiretde de hamd Onundur. O, yegâne hukûm ve hikmet saahibidir, (her şeyden de) hakkıyle haberdârdır.
Hamd, göklerde ne var, yerde ne varsa kendisinin olan Allah'a mahsustur. Hamd, âhirette de O'na mahsustur.(1) Çünki O, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır, Habîr (herşeyden haberdâr olan)dır.
(1)“Bütün mevcûdâtta sebeb-i medh ü senâ (övgüye vesîle) olan kemâlât (mükemmellikler) O’nundur. Öyle ise hamd (övgü) dahi O’na âiddir. Ezelden ebede kadar her kimden, her kime karşı gelen ve gelecek medh ü senâ O’na âiddir. Çünki sebeb-i medih olan ni‘met ve ihsan ve kemâl ve cemâl (güzellik) ve medâr-ı hamd(hamde vesîle) olan herşey O’nundur. O’na âiddir. Evet âyât-ı Kur’âniyenin (Kur’ân âyetlerinin) işârâtıyla(işâretleriyle) bütün mevcûdâttan dâimî bir sûrette dergâh-ı İlâhiyeye (Allah katına) giden bir ubûdiyettir(kulluktur), bir tesbihtir, bir secdedir, bir duâdır ve bir hamd ü senâdır ki, dâimî o dergâha gidiyor.” (Mektûbât, 20. Mektûb, 66-67)
Bütün övgü, göklerde ve yerde olanların kendisine ait olan, Allah’adır. Ahirette de yalnızca övülecek olan O’dur. Allah, her şeyin hükmünü veren ve her şeyden haberdar olandır.
Göklerde, yerde ne varsa hepsi kendisinin olan Tanrı/ya hamdolsun. Dünyada olduğu gibi âhirette de hamd-ü sena O/na mahsustur. O, hakimdir, haberdardır.
[1] Mekke'de nâzil olmuş 54 âyettir.
Bütün güzel övgüler, göklerde ve yerde olanların tümü kendisine ait olan Allah'ındır; ahirette de bütün güzel övgüler O'nundur. O, hikmet sahibidir, (her şeyden) haberi olandır.
(Mekke’de nazil olmuştur ve 54 ayettir. Sure adını, Yemen’de bir bölge veya kabile ismi olan Sebe kelimesinin geçtiği 15. ayetten alır.)
Bütün övgüler ve yücelikler, göklerde ve yerde ne varsa hepsinin gerçek sahibi ve efendisi olan Allah’a aittir. Evet, dünyada da âhirette de, her işin başında ve sonunda övgüler hep O’na aittir. Gerçek anlamda hikmet sahibi olan O’dur, her şeyden haberdar olan da yalnızca O’dur. Öyle ki:
Mekke döneminin ikinci yarısında, Lokman sûresinden sonra indirilmiştir. Adını, bir zamanlar Yemen’de hüküm sürmüş Sebe kavminin anlatıldığı ayetlerden almıştır. 54 ayettir.
Yer’dekiler ve Gökler’dekiler kendisine ait olan Allah’a Hamd olsun!
Âhiret’te de Hamd O’nadır.
Habîr Hakîm de O’dur.
(Dünyada) hamd, göklerde ve yerde olanların tamamı kendisine ait olan Allah’a aittir, âhirette de hamd Ona olacaktır.1 O, hüküm (ve hikmet) sahibidir, her şeyden haberi olandır.
1 Dünyada hamd, bir ibâdet, âhirette ise bir zevktir.
HAMD, göklerde ve yerde ne varsa tümünün gerçek maliki olan Allah'a mahsustur; ahirette de hamd O'na mahsus olacaktır. Yalnız O'dur hikmet Sahibi, her şeyden haberdar olan:
Bütün övgüler göklerde ve yerde bulunan her şeyin gerçek sahibi olan Allah’a mahsustur. Ahirette de tüm övgüler O’na mahsus olacaktır. Zira O’dur her hükmü doğru olan ve her şeyden haberdar olan. 2/116, 10/66, 16/52
BÜTÜN ÖVGÜLER, tümüyle göklerde ve yerde var olan her şeyin gerçek sahibi Allah’a mahsustur;[3803] yine hamd öteki âlemde de, tümüyle O’na mahsus olacaktır:[3804] zira yalnız O’dur her hükmünde tam isabet kaydeden, her şeyden haberdar olan.
[3803] Bir sonraki cümlede yer alan âhiret kelimesinin buradaki zımnî karşılığı “bu dünya”dır. Şükür sadece verince, hamd verince de alınca da yapılır. Zira: 1) Her şey O’nundur. 2) O verdiğinden bir kısmını alınca, geriye kalan yine O’nundur. 3) Daha büyüğünü vermek için alabilir. 4) Daha büyüğünü de alabilirdi. 5) Yeniden verecek biri varsa yine O’dur.
[3804] Bkz: “(cennete girince) diyecekler ki: Hüznü bizden gideren Allah’a hamdolsun!” (
35:34).
Hamd o Allah'a ki, göklerde ne varsa ve yerde ne varsa O'na aittir ve ahirette de hamd O'nadır. Ve O hakîmdir, habîrdir.
Bütün hamdler, güzel övgüler gerçek ilah olan Allah'a mahsustur ki göklerde ve yerde olan her şey O'nundur. Âhirette de hamdler O'na mahsustur. O hakîmdir, habîrdir (tam hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden hakkıyla haberdardır). [92, 13]
Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsi kendisinin olan Allah'a mahsustur. Ahirette de hamd O'na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sahibidir; (her şeyi) haber alandır.
Herşeyi güzel yapmak Allah’a mahsustur. Göklerde ve yerde olan her şey onundur. Herşeyi güzel yapmak, Ahirette de ona mahsustur. O, doğru karar verir, her şeyin iç yüzünü bilir.
Hamd göklerde ve yerdekilerin sahibi Allah içindir. Ahirette de hamd O'nun içindir. O, hakimdir, (herşeyden) haberdardır.
Hamd bütünüyle o Allah'a mahsustur ki, göklerde ne var, yerde ne varsa Onundur. Âhirette de hamd Ona mahsustur. O sonsuz hikmet sahibidir ve herşeyden haberdardır.
Hamd, göklerde ve yerde bulunanlar kendisine ait olan Allah'adır. Ölüm ötesi âlemde de hamd yalnız O'nadır. Hakîm'dir O, Habîr'dir.
ögmek Tañrı’nuñdur ol kim anuñdur ol kim göklerdedür daħı. ol kim yirdedür daħı anuñdur ögmek āħiretde. daħı oldur dürüst işlü bilici.
Şükr ol Tañrıya ki anuñ ḫalḳı mülkidür gökler ehli ve yirler ehli. Daḫı şükraña ẟābitdür āḫiretde daḫı. Daḫı ol ḥakīmdür, her nesneyi bilicidür.
Göylərdə və yerdə nə varsa, hamısının sahibi olan Allaha həmd olsun! Axirətdə də həmd Ona məxsusdur. O, hikmət sahibidir, (bəndələrinin bütün əməllərindən) xəbərdardır!
Praise be to Allah, unto Whom belongeth whatsoever is in the heavens and whatsoever is in the earth. His is the praise in the Hereafter, and He is the Wise, the Aware.
Praise be to Allah,(3785) to Whom belong all things in the heavens and on earth: to Him be Praise in the Hereafter: and He is Full of Wisdom, acquainted with all things.*
3785 All Creation declares His Praises, i.e., manifests His Mercy and Power, Goodness and Truth—all the sublime attributes summed up in His Most Beautiful Names (
7:180 and
17:110 and notes). For man, to contemplate these is in itself a Revelation. This sentiment opens five Surah of the Qur'an evenly distributed, viz., 1, 6, 18, 34, and 35. Here the point most emphasised is that His wisdom and mercy comprehend all things, extended in space or in time—here and everywhere, now and evermore. (R).