Bu ayet Hafs Mushafı sırasına göre baştan 4613, sondan 1624. ayet; 49. sure ve bu surenin 1. ayetidir. Bu ayetin kelime sayisi 16, harf sayısı 64 ve toplam ebced değeri ise 2985 olarak hesaplanmıştır.
يا ايها الذين امنوا لا تقدموا بين يدي الله ورسوله واتقوا الله ان الله سميع عليم
ياايهاالذينامنوالاتقدموابينيدياللهورسولهواتقوااللهاناللهسميععليم
Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû lâ tukaddimû beyne yedeyi(A)llâhi ve rasûlih(i)(s) vettekû(A)llâh(e)(c) inna(A)llâhe semî’un ‘alîm(un)
Ey iman edenler! Allah’ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
“Geçmeyin” şeklindeki tercüme, aslında geçişli olan lâ tükaddimû fiilinin nâdiren geçişsiz de olabileceği ve burada bu ikinci kullanımıyla yer aldığı yorumuna dayanmaktadır (bk. Şevkânî, V, 68). Bazı kıraatlerde bu kelime, “geçmeyin” anlamında lâ tekaddemû şeklinde de okunmuştur. Ancak kelimenin geçişli okunuşuna dayanan diğer yorumları da kapsayacak şekilde bunu “geçmeyin (başkalarını da geçirmeyin)” şeklinde anlamak yerinde olacaktır. Bu yasaklamaya göre mümin, gerek hüküm, karar ve tercihlerinde ve gerekse davranışlarında Allah ve resulünün önüne geçmemekle yükümlü kılınmaktadır. Yalnızca “Allah’ın...” demek yeterli olacağı halde resulün de zikredilmesi, onun dinin tebliği yanında dini açıklama, uygulama ve ilâhî bildirime dayalı olarak tamamlamadaki önemli rolüne işaret edilmekte; resule itaatin de dolaylı olarak Allah’a itaat mânasına geldiği gerçeğinin altı çizilmektedir. Hz. Peygamber zamanında, onun yanında bulunan müminler, hem irade ve kararda hem de fiil ve davranışta onun önüne geçmemek, onu beklemek, gözetmek, peşinden gitmek, izni ile hareket etmek durumundadırlar. Onun bulunmadığı yer ve zamanlarda “öne geçmemek ve geçirmemek”, dine aykırı bir karar vermemek, bir şey yapmamak mânasına gelmektedir. “Allah ve resulünün önüne geçirmemek” de, önemi ve değeri ne olursa olsun –kişinin kendi nefsi dahil– hiçbir kimsenin irade ve rızasını, Allah ve resulünün irade ve rızasının önüne geçirmeme, onu buna tercih etmeme, önceliği ilâhî irade ve rızaya verme anlamına gelmektedir.
Ey iman edenler! Allah’ın ve Elçisinin önüne geçmeyin! Allah’a karşı [takvâ]lı (duyarlı) olun! Şüphesiz ki Allah duyandır, bilendir.
Bu buyruk Ahzâb
33:36’da belirtildiği gibi Yüce Allah’ın ve [rasûlüllâh]’ın hükmünün ötesinde alternatif aramamak gerektiği hükmünü içermektedir.
Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamberinin önüne geçmeyiniz. Allah'a saygı duyunuz. Şüphesiz ki Allah, işitendir; bilendir.[569][570]
[569] Hucürât sûresi hakkında genel bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XVIII, 155.[570] Allah ve Peygambersinin önüne geçmemek hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XVIII, 157-160.
Ey iman edenler! Allah'ın ve Resûl'ünün iki eli arasında öne geçmeyin¹. Allah'a karşı takva sahibi olun. Kuşkusuz Allah, Her Şeyi Duyan'dır, Her Şeyi Bilen'dir.
1- Bu bir deyimdir. “El” ve “elin arası”; gücü, imkânı, bilgiyi, iradeyi ifade etmektedir. Bu deyimle kast edilen şudur: Kendi görüş ve düşüncenizi vahyin önüne geçirmeyin. Kendi düşüncenizi vahiymiş gibi öne sürmeyin. Allah'ın vahyini kendinize malzeme yapmayın.
Ey iman edenler, (hiçbir meselede ve hiçbir şekilde, sakın) Allah'ın ve Resulü’nün önüne geçmeyin (Onların sözlerine kendi keyfinizce yorumlar getirmeyin ve kendi tahmin ve temennilerinizi onların üstünde tutuvermeyin) ve Allah'tan (gereği gibi korkup) sakının. Şüphesiz Allah, (her şeyi ayrıntılarıyla) İşitendir, Bilendir.
Ey inananlar, her hususta Allah'ın ve Peygamberinin huzurunda, onların önüne geçmeyin ve çekinin Allah'tan; şüphe yok ki Allah, her şeyi duyar, bilir.
Ey iman edenler! Allah'ın ve elçisinin emrettiği ve yasakladığı şeyin önüne kendi arzu ve isteklerinizin geçmesine izin vermeyin. Yolunuzu Allah'ın kitabıyla bulmaya çalışın. Çünkü Allah, herşeyi işiten ve herşeyi bilendir.
Toplumsal değerler diyebileceğimiz İslâmî edeb ve terbiye kurallarından üstün medeni esaslar-dan bahseden sûre erdemli toplumun temelini atar. Gıybet, kusur araştırmak, sûizan gibi şeylerden uzaklaş-tırıp güzel ahlâka davet eder ve gerçek mü’minliğin şartları olan iman, ihlas, cihad ve salih amel anlatılarak sûre son bulur.
Ey iman nimetine kavuşanlar, kendi düşüncelerinizi, kararlarınızı, şahsî işlerinizi Allah ve Rasulünün emrinin, hükmünün, Kur'ân'ın, sünnetin önüne geçirmeyin. Allah'a sığının, emirlerine yapışın, günahlardan arınıp azaptan korunun. Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir.
Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamber'inin huzurunda öne geçmeyin ve Allah'tan sakının. Şüphesiz Allah duyandır, bilendir.
1.Bu ayeti kerimenin iniş sebebi hakkında değişik rivayetler nakledilmiştir. İbnu Münzir`in Hasanı Basri`den rivayet ettiğine göre Müslümanlar bir kurban bayramında Resulullah (a.s.)`tan önce kurbanlarını kestiler. Resulullah (a.s.) da yeniden kurban kesmelerini emretti. Bu ayeti kerime de bu olayla ilgili olarak indirildi.Taberani`nin el-Mu`cemu`l-Evsat`ta Hz. Aişe (r.a.)`den rivayet ettiğine göre bazı kimseler Ramazan ayı girmeden oruca başlıyor böylece Resulullah (a.s.)`tan önce oruç tutuyorlardı. Bu ayeti kerime de onunla ilgili olarak indirildi.
Ey iman edenler, Allah'ın Resûlü'nün huzurunda öne geçmeyin ve Allah'tan sakının. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
Ey iman edenler; (söz ve hareketlerinizle ileri varıb da) Allah'ın ve Rasûlünün önüne geçmeyin; Allah'dan korkun. Çünkü Allah Semî'dir= her şeyi işitir, Alîm'dir= her şeyi bilir.
Ey iman edenler! Allah’ın ve Resulünün önüne geçmeyin. [Onlardan önce hüküm beyan etmeye kalkmayın.] Allah’ın yasalarını çiğnemekten sakının. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
Ey inanmış olanlar! Allah ile, peygamberin önüne geçmeyiniz, Allahtan sakınınız, Allah işitir, bilir
Ey inananlar! (Söz ve davranışlarınızla) Allah'ın ve Resulünün (Kur'an'ın ve sünnetin) önüne geçmeyin (Kur'an'ı ve sünneti dışlayarak Müslüman olmaya çalışmayın)! Bu konuda Allah'a karşı gelmekten sakının! Şüphesiz Allah, (her şeyi) hakkıyla işiten, (her şeyi) hakkıyla bilendir.
Ey inananlar! Allah'tan ve Peygamberinden öne geçmeyin; Allah'tan sakının, doğrusu Allah işitir ve bilir.
Ey iman edenler! Allah'ın ve Resûlünün önüne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
Âyette belirtilen, önüne geçmeme hususu, söylenen söz, yapılan iş ve çıkarılan hükümlerde, Hz. Peygamber’e aykırı davranmama, edebi koruma ve O’na uyma şeklinde yorumlanmıştır.
Ey inananlar, ALLAH'ın ve elçisinin huzurunda öne geçmeyiniz. ALLAH'ı dinleyiniz. ALLAH İşitir, Bilir.
Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulünün huzurunda öne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
Ey o bütün iyman edenler! Allahın ve Resulünün önüne geçmeyin ve Allahdan korkun, çünkü Allah işitir bilir
Ey îman edenler, Allahın ve resulünün huzurunda (sözde ve işde) öne geçmeyin. Allahdan korkun. Çünkü Allah hakkıyle işiden, (her şey'i) bilendir.
Ey îmân edenler! Allah'ın ve Resûlünün önüne geçmeyin! Ve Allah'dan sakının! Şübhesiz ki Allah, Semî' (herşeyi işiten)dir, Alîm (hakkıyla bilen)dir.
Ey İman edenler! Allah ve O nun elçisinin önüne geçmeyin (Emrettiği ve koyduğu kurallara karşı alternatif hükümler getirmeyin). Allah’dan korunun. Şüphesiz ki Allah işiten ve bilendir.
Mü/minler! Allah/ın ve peygamberinin huzurunda sözde ve işte ileri geçmeyin, her hususta Allah/tan sakının. Çünkü O, sözlerinizi işitir, yaptıklarınızı hakkıyle bilir.
[1] Medine'de nâzil olmuş 18 âyettir.
Ey iman edenler! (Hiçbir işte) Allah ve resulünden öne geçmeyin ve Allah'tan korkup sakının. Şüphesiz Allah şüphesiz işitendir, bilendir.
(Medine’de nazil olmuştur ve 18 ayettir. Bu surede müminlere, Peygamber’e ve birbirlerine karşı nasıl davranacaklarına dair bazı görgü kuralları öğretilmektedir. Adını, dördüncü ayetteki “odalar” anlamına gelen “hucurât” kelimesinden almıştır.)
Ey inananlar! Allah’ın ve —O’nun emirlerinin tebliğcisi ve uygulayıcısı olan— Elçisinin önüne geçmeyin! Bireyi ve toplumu ilgilendiren hayatın hiçbir bölümünde Allah’a ve Elçisine danışmadan, yani Kur’an ve sünneti araştırıp o konuda İslâm’ın hükmünü öğrenmeden karar vermeyin! Kendi düşüncenizi, beklentinizi, menfaatinizi Allah’ın hükmünün önüne geçirmeyin ve geçirilmesine izin vermeyin! Allah’tangelen ilkeleri çiğnememe konusunda son derece titiz ve dikkatli davranın; dürüst ve erdemlice bir hayat sürerek, kötülüğün her çeşidinden titizlikle sakının! Unutmayın ki, Allah her şeyi işiten, herşeyi bilendir.
Hicretin dokuzuncu yılında, Mücâdele sûresinden sonra indirilmiştir. Adını, “odaların arkasından Peygambere seslenmenin” nezaket kurallarına aykırı olduğunun vurgulandığı dördüncü ayette geçen “hucurât: odalar” kelimesinden almıştır. 18 ayettir.
Ey iman edenler!
Allah’ın ve rasûlünün arasında öne geçmeyin!
Allah’tan sakınıp korunun!
Allah, bilen işitendir.
Ey îman edenler! Allah’ın ve Rasûlü’nün huzurunda (sözleriniz ve davranışlarınızla) öne geçmeyin1 ve Allah’tan hakkıyla korkun. Şüphesiz Allah (söylediklerinizi) hakkıyla işitendir, (her şeyi) tam bilendir.2
1 Takdim: Bir şeyi diğerinin üzerine geçirmek demektir. Burada (لَا تُقَدِّمُوا) fiilinin mef'ul-i bih’i yoktur. Onun için bunda iki vecih vardır. Birisi; Allah’ın ve Rasulü’nün önünde takdîm denilen fiili asla yapmayın, şunu veya bunu öne geçirmek diye düşünmek şöyle dursun öne geçirmek adı verilebilecek hiç bir fiil yapmayın demektir. İkincisi de mef’ul’ün hazfedilmiş olmasıdır ki bu hazf, hangi mef'ul takdir edilse tercihsiz bir şekilde onu tercih etmek için yapılır. Hiç bir şeyi, hiç bir emri, ne kendinizi, ne başkasını asla takdim etmeyin demektir. Evvelkisi fiili nehyetmek itibariyle makamın hakkına daha uygun, ikincisi ise kullanılması daha çok ve umumda daha sarih olmak itibariyle daha zahir görülmüştür. (Elmalılı) Yani, beşerî fikir / düşüncelere aşırı değer yükleyerek onları Allah ve Rasûlü’nün dininin önüne geçirmeyin. Allah ve Rasulü nün emir ve hükmünü gözetmeden hiç bir işi kestirip atmayın, Kitap ve Sünnetin ahkâmını nazar-ı itibara almaksızın işgüzarlık yaparak bir işi veya bir fikri öne geçirmeyin.2 Bu âyet; a- Benî Temîm kabîlesinden gelen heyete reis tayini hakkında Hz. Ebû Bekir’le, Hz. Ömer’in Efendimiz (s.a.v)’in huzurunda tartışmaları hakkında, (Abdullah b. Zübeyr’den: “Benî Temîm’den Rasulullah’a bir heyet gelmişti. Hz. Ebu Bekir Ka'ka' b. Ma'bed’i onlara emîr yap dedi, Hz. Ömer de Akra' b. Hâbis’i emîr yap dedi. Ebû Bekir: sırf bana muhalefet etmek istedin dedi, Ömer de: hayır sana muhalefet etmek istemedim dedi ve yüksek sesle münakaşa ettiler”.) (Buharî) b- Bazı kimselerin Kurban Bayramı günü Rasûlullah’tan önce kurban kesmeleri, Peygamberimiz (s.a.v)’in de onlara yeniden kurban kesmelerini emretmesi, (Hasen) c- Bazılarının, “şunun hakkında şöyle âyet inse şöyle şöyle olurdu” diye kendi kendilerine akıl yürütmeleri üzerine, indirildi.
SİZ EY imana ermiş olanlar! Allah'ın ve Elçisi'nin [emrettiği şeyin] önüne kendinizi koymayın, 1 Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun: Çünkü Allah, kuşkusuz her şeyi işiten, her şeyi bilendir!
Ey iman edenler! Allah’ın elçisi Kuran’ı tebliğ ederken söz ve kararlarınızı Allah’ın mesajının önüne geçirmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının, Çünkü Allah her şeyi duymakta ve her şeyi bilmektedir. 33/36, 47/3
SİZ ey iman edenler! Asla Allah’ın ve Rasûlü’nün önüne geçmeyin[4629] ve sorumlu davranın: çünkü Allah her şeyi işitir, her şeyi bilir!
[4629] Veya ikinci bir tümleç takdiriyle: “Allah’ın ve Elçi’sinin görüşlerinin önüne (kendi görüşlerinizi) geçirmeyin” (Krş:
33:36). Yani, konumunuzu bilin. Elçi ile birlikte Allah’ın zikredilmesini Elçi’ye itaatin Allah’a itaat olduğunu söyleyen âyetin ışığında anlamak gerekir. Fakat Allah ile Elçi’nin vav ile bağlanmasındaki incelik de unutulmamalıdır: İki isim vav ile bağlanırsa bu ikisi arasındaki mahiyet ve cevher farkına, fâ ile bağlanırsa cevher birliğine rağmen nitelik ve araz farkına delâlet eder. En sahih rivayete göre, Ebu Bekir ile Ömer Hz. Rasûl’ün önünde tartışmışlar ve seslerini yükseltmişler, âyet bunun üzerine nazil olmuştur.
Ey imân etmiş olanlar! Allah'ın ve Resûlünün önüne geçmeyiniz ve Allah'tan korkunuz. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ bihakkın işiticidir, bilendir.
Ey iman edenler: Söz ve hareketlerinizde ileri gidip de Allah'ın ve Resulünün önüne geçmeyin. Allaha karşı gelmekten sakının. Allah her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.
Mümin, karşı karşıya kaldığı meselelerde Allah’ın ve Elçisinin bir hükmünün bulunup bulunmadığını araştırmak ve ona uymakla yükümlüdür. Diğer taraftan Hz. Peygamberin çağdaşlarının, onunla konuşurken seslerini ayarlamaları, ancak duyuracak kadar bir tonla konuşmaları istenmektedir. Daha sonra gelen müminler ise bu saygıyı onun hadis-i şeriflerine karşı göstermelidirler. Bu saygı hem sükûnetle dinleme, hem de gereklerini uygulama tarzında olmalıdır.
Ey inananlar, Allah'ın ve Elçisinin önüne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, işitendir, bilendir.
Onlardan önce konuşmağa, bir iş hakkında hüküm belirtmeğe kalkmayın.
Ey inanıp güvenenler! Allah’ın ve Elçisinin önüne geçmeyin. Allah’tan çekinin; o dinler ve bilir. Ey inanıp güvenenler! Allah’ın yani (size O’nun sözlerini taşıyan) Kitabının[1] önüne geçmeyin[2] Allah’tan çekinin çünkü o dinler ve bilir.
[1] Resul (رسول), "gönderilen"demektir. Bir bilgiyi iletmek için gönderilen elçiye resul dendiği gibi onunla gönderilen bilgiye de resul denir (Müfredat). Kur'an'daki resul kelimeleri ya elçi ya da Allah'ın Kitabı anlamındadır. Elçi ölümlü, Kitap kalıcıdır. Uhud savaşında Nebîmiz'in öldüğüne dair haberlerin yayılması üzerine Allah Teâlâ şöyle demiştir: "Muhammed sadece elçidir. Ondan önce de elçiler geldi. O ölse veya öldürülse, gerisin geri mi döneceksiniz?" (Al-i İmran
3:144) Aramızda sürekli kalacak olan resul, Kur'an olduğu için bu âyette kelimeye başka anlam verilemez. [2] Bunu açıklayan ayet şudur: Allah, yani (O'nun sözlerini size taşıyan) Kıtabı bir işi kesinleştirdiğinde inanıp güvenmiş bir erkeğin ve kadının, kendi işlerinden dolayı seçme hakkı kalmaz. Kim, Allah'a yani (size O'nun sözlerini taşıyan) Kıtabına baş kaldırırsa açık bir şekilde sapmış olur. (Ahzab
33:36)
-Ey iman edenler! Allah'ın ve onun Resûl'ünün önüne geçmeyin. Allah'tan sakının. Çünkü Allah, işitendir, görendir.
Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve ne Allah'ın, ne de Resulünün önüne geçmeyin. Çünkü Allah herşeyi işiten, herşeyi bilendir.
Ey iman edenler! Allah'ın ve resulünün önüne geçmeyin! Allah'tan korkun! Allah gerçekten çok iyi duyan ve gereğince bilendir.
ey anlar kim įmān getürdiler! ilerü varmañ Tañrı eline daħı yalavacınuñ ya'nį Tañrı daħı peyġamber buyruġından ilerü buyruk eylemen. daħı ķorķuñ Tañrı’dan bayıķ Tañrı işidicidür bilicidür.
İy īmān getüren kişiler, bir emr taḳdīm eylemeñüz Tañrı Ta‘ālā buyurmaz‐dan burun, resūli daḫı buyurmazdan burun. Daḫı Tañrı Ta‘ālādan ḳorḳuñuz. Tañrı Ta‘ālā her nesneyi işidicidür, bilicidür.
Ey iman gətirənlər! (Sözləriniz, iş və hərəkətlərinizdə) Allahdan və Peyğəmbərindən önə keçməyin. Allahdan qorxun. Həqiqətən, Allah (hər şeyi) eşidəndir, (hər şeyi) biləndir!
O ye who believe! Be not forward in the presence of Allah and His messenger, and keep your duty to Allah. Lo! Allah is Hearer, Knower.
O Ye who believe! Put not yourselves forward(4919) before Allah and His Messenger. but fear Allah. for Allah is He Who hears and knows all things.*
4919 Several shades of meaning are implied: (1) do not make yourselves conspicuous in word or deed when in the presence of Allah (e.g. in a Mosque, or at Prayers or religious assemblies); (2) do not anticipate in word or deed what your Leader (Allah's Messenger) may say or do; (3) do not be impatient, trying to hasten things before the time is ripe, of which the best Judge is Allah, Who speaks through His Messenger. Be reverent in all things, as in the presence of Allah: for He hears and sees all things. (4) Look to the Qur'an and the Sunnah of the Prophet (peace be on him) for guidance and let nothing else take precedence over them. (R).