Bu ayet Hafs Mushafı sırasına göre baştan 5076, sondan 1161. ayet; 57. sure ve bu surenin 1. ayetidir. Bu ayetin kelime sayisi 9, harf sayısı 38 ve toplam ebced değeri ise 2093 olarak hesaplanmıştır.
سبح لله ما في السموات والارض وهو العزيز الحكيم
سبحللهمافيالسمواتوالارضوهوالعزيزالحكيم
Sebbeha li(A)llâhi mâ fî-ssemâvâti vel-ard(i)(s) ve huve-l’azîzu-lhakîm(u)
Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ı tespih etmektedir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Evrendeki bütün varlıkların Allah’ı tesbih ettiklerinin belirtilmesini takiben, O’nun eşsizliğini ve benzersizliğini gösteren niteliklerine dikkat çekilerek bu tesbihin gerekçesi sayılabilecek bir açıklama yapılmaktadır: O, üstün güç ve engin hikmet sahibidir (azîz ve hakîmdir); göklerde ve yerde mutlak egemenlik O’nundur; O, hem hayat verme hem hayatı sona erdirme kudretini haizdir ve gücünün yetmeyeceği iş yoktur; O, evvel ve âhir, zâhir ve bâtındır, ilmi her şeyi kuşatmıştır; belli hikmetlerle gökleri ve yeri yaratmıştır, kendisi ise zamandan ve mekândan münezzehtir, ama her yerde hâzır ve nâzırdır. Yerde ve gökte cereyan eden her şeyi ve yapılanları görmektedir. Göklerin ve yerin egemenliği öylesine O’nundur ki onların ve oralarda bulunanların âkıbetine hükmedecek olan da yalnız O’dur ve bütün işler dönüp dolaşıp O’na varır. Kulların içinde yaşadığı zamanın gece ve gündüz şeklinde dilimlere ayrılması da O’nun kudretinin eseridir, dolayısıyla O’ndan gizlenebilecek hiçbir şey yoktur. O kalplerin derinliklerinde bulunanları dahi bilmektedir. Tesbih, kısaca, bir yandan şuurlu varlıkların iradî olarak Allah Teâlâ’nın her türlü noksanlıktan uzak olduğunu söz ve davranışlarla ortaya koymaları diğer yandan da evrendeki bütün varlıkların ilâhî yasalara zorunlu olarak boyun eğip O’nun hükümranlığını itiraf etmeleri anlamına gelir (ayrıca bk. İsrâ
17:44).
3. âyette zikredilen “evvel, âhir, zâhir, bâtın” isimleri Hz. Peygamber’in, Allah’ın doksan dokuz isminin sayıldığı “esmâ-i hüsnâ” ile ilgili hadisin yanı sıra, onun şu şekilde başlayan bir münâcâtında da yer alır: “Allahım! Sen evvelsin, senden önce olan yoktur; sen âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur. Sen zâhirsin, senden daha açık ve üstün olan yoktur; Sen bâtınsın, senden daha gizli ve senden öte hiçbir şey yoktur...” (Müslim, “Zikr”, 61; Tirmizî, “Da‘avât”, 19). Bunların anlamları kısaca şöyledir: a) Evvel: Allah Teâlâ kadîmdir, ezelîdir; varlığının başlangıcı yoktur; O, her şeyin başlangıcı ve başlatıcısıdır. b) Âhir: Allah Teâlâ bâkidir, ebedîdir; varlığının sonu yoktur; her şey sonludur ve sonunda O’na ulaşmak üzere vardır. c) Zâhir: Allah Teâlâ’nın varlığı ve varlığının kanıtları, kudretinin eserleri açıktır. O açıkta olanları bilir; üstündür, yücedir, hikmet sahibidir. d) Bâtın: O’nun zâtının mahiyeti gizlidir, yaratılmışlarca bilinemez; gözler O’nu göremez, akıllar O’nu idrak edemez, muhayyileler O’nu kuşatamaz. O ise bütün gizlilikleri bilir, her şeye nüfuz eder (bilgi için bk. Bekir Topaloğlu, “Âhir”, “Bâtın”, “Evvel” maddeleri, DİA, I, 542, V, 187, XI, 545). Âyeti “O evveldir, âhirdir, zâhirdir, bâtındır” veya “O evvel, âhir, zâhir ve bâtındır” şeklinde de çevirmek mümkündür; meâlde, “ve” bağlaçlarının rolüyle ilgili olarak Zemahşerî’nin yaptığı açıklama (IV, 63-64) esas alınıp bu isimlerden ilk ikisiyle son ikisi arasındaki bağı belirginleştiren bir tercüme yapılmıştır. İbn Âşûr ise bu yaklaşımı isabetli bulmaz (bk. XXVII, 363; bu konudaki bazı mâna incelikleri ve kelâm problemleri hakkında bilgi için bk. Râzî, XXIX, 209-214; Allah’ın gökleri ve yeri altı günde yaratması ve arşa istivâ etmesi hakkında bilgi için bk. A‘râf
7:54; “gökten inen ve ona yükselen” ifadesi için bk. Sebe’
34:2; Allah’ın geceyi gündüze, gündüzü geceye katması hakkında bk. Âl-i İmrân
3:27).
Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah’ı [tesbih] etmektedir (yüceltmektedir). O güçlüdür, doğru hüküm verendir.
Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmektedir. O,güçlüdür; hikmet sahibidir.[ [607]608]
[607] Hadîd sûresi hakkında genel bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XIX, 13.[608] Tesbîh kelimesi hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XIX, 16-17.
Göklerde ve yerde olanlar, Allah'ı tesbih¹ etmektedir. O, Mutlak Üstün Olan'dır, En İyi Hüküm Veren'dir.
1- Her türlü noksanlıktan arındırarak, övgü ile yüceltmek. Allah'ın, her türlü noksanlıktan arınık, tüm mükemmel niteliklere sahip olduğunu bilmek; Allah'ı kendisine özgü nitelikleri ile tanımak ve tanıtmak.
Göklerde ve yerkürede olanların tümü Allah'ı tesbih etmekte (yaratılış gayeleri ve görevleri doğrultusunda hizmet yürütmekte) dir. O, Üstün ve Güçlü (Azîz) olandır, Hüküm ve Hikmet sahibidir.
Tenzih eder Allah'ı ne varsa göklerde ve yeryüzünde ve odur üstün, hüküm ve hikmet sahibi.
Göklerde ve yerde olan herşey, Allah'ın sınırsız kudretini yüceltip tesbih etmektedir. Çünkü O, çok üstün ve güçlüdür, O'nun gücüne hiçbir güç erişemez ve karşı koyamaz, O yaptığı herşeyi yerli yerince yapandır.
Sûre kâinâtın tümünün Allah’a ait olduğunu bildirerek başlar. Allah’ın dinini yüceltmek için can ve mal sarfetmenin gerektiğini vurgular. İnsanın dünyanın şatafatına aldanmaması gerektiğini anlatır ve mü-nafıklarla mü’minlerden söz eder. Dünyanın fani ve yok olucu olduğunu bildirir. Ahiretin ise ebedî olduğunu orada ne üzüntü, ne yorgunluk olmayacağını bildirerek sona erer.
Göklerdeki ve yerdeki varlıkların ve imkânların tamamı Allahın koyduğu düzen içinde görevlerini yaparak Allah'ı tesbih ve zikretmektedirler. O kudretli, hikmet sahibi ve hükümrandır.
bk. Kur’ân-ı Kerim,
17:44.
Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih etti (etmektedir). O, güçlüdür, hikmet sahibidir.
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih etmiştir. O, üstün ve güçlü (aziz) olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.
Göklerde ve yerde ne varsa, hep Allah'ı tesbhih etmektedir. O, Azîz'dir= her şeye gâlibdir, Hakîm'dir= işinde hikmet sahibidir.
Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ın mukaddesliğini ve münezzehiyetini ilan ediyor. O, üstün güç sahibi ve her şeyi yerli yerinde yapandır.
Göklerde, yerde bulunan her şey, Allah'ı tespih eder. O emredir, O bilge
Göklerde ve yerde olan her şey Allah'ı tesbih etmektedir (O'nun verdiği vazifeyi icra ederek O'na karşı sorumluluğunu yerine getirmektedir). O, mutlak galiptir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Göklerde ve yerde olanlar Allah'ı tesbih ederler. O güçlüdür, Hakim'dir.
Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmektedir. O, azîzdir, hakîmdir.
Göklerde ve yerde ne varsa ALLAH'ı yüceltir. O Üstündür, Bilgedir.
Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmektedir. O, çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
Tesbih etmekte Allahı Göklerde ve yerdeki, o öyle azîz, öyle hakîmdir
Göklerde ve yerde ne varsa Allâhı tesbîh (ve tenzîh) etmekdedir. O, (mülkünde) gaalib-i mutfak, (sun'unda) saahib-i hikmetdir.
Göklerde ve yerde ne varsa, Allah'ı tesbîh etmektedir.(2) Çünki O, Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen)dir, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır.
(2)“Kur’ân’ın her bir âyeti, birer necm-i sâkıb (karanlığı delerek parlayan yıldız) gibi i‘caz (mu‘cize olma) ve hidâyet nûrunu neşir (yaymak) ile küfür ve gaflet zulümâtını (karanlıklarını) dağıttığını görmek ve zevk etmek istersen, kendini Kur’ân’ın nüzûlünden (inmesinden) evvel olan o asr-ı câhiliyette ve o sahrâ-yı bedeviyette (medeniyetten uzak o bedevî Arab çöllerinde) farz et ki, herşey zulmet-i cehil (cehâlet karanlığı)ve gaflet altında perde-i cümûd-ı tabîata (tabîatın donuk perdesine) sarılmış olduğu bir anda, birden Kur’ân’ın lisân-ı ulvîsinden (yüksek lisânından) (...) *يُسَبِّحُ لِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَز۪يزِ الْحَك۪يمِ [Göklerde olan ve yerde bulunanlar, Melik (mülkünde istediği gibi tasarrufeden), Kuddûs (bütün noksanlıklardan münezzeh olan), Azîz (kudreti dâimâ üstün gelen), Hakîm (her işi hikmetli olan) Allah’ı tesbîh eder] gibi âyetleri işit, bak! O ölmüş veya yatmış mevcûdât-ı âlem (âlemdeki varlıklar) سَبَّحَ*[Tesbîh etti] يُسَبِّح [Tesbîh eder] sadâsıyla işitenlerin zihninde nasıl diriliyorlar, hüşyâr oluyorlar (uyanıyorlar), kıyâm edip (ayağa kalkıp) zikrediyorlar.” (Zülfikār, 25. Söz, 58)
Göklerde ve yerde olanlar Allah’ı yüceltip noksan sıfatlardan tenzih ederler. O Allah güçlü ve her şeyin hükmünü verendir.
Göklerde ve yerde olan her şey Allah uğurunda [⁹] tenzih eder, O, yegâne galiptir, emrinde hâkimdir.
[8] Medine'de nâzil olmuş, (29) âyettir.[9] Allah'ı tenzih eder.
Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'ı tesbih eder. O üstün güç sahibidir, hikmet sahibidir.
(Arapçada demir anlamına gelen “hadid” kelimesiyle isimlenen ve demirin önemine işaret ettiği için bu adı alan sure Medine’de nazil olmuştur ve 29 ayettir.)
Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar, dâimâ Allah’ı övgüyle anarak yüceltmektedir. Şu muhteşem kâinat nizamı içerisinde yer alan her şey, kendisini yaratan varlığın her türlü kusur ve noksanlıktan uzak olduğunu anlatmaktadır. Eğer çevrenizdeki varlıklara ibret nazarıyla bakacak olursanız, her zerresinin Allah’ı zikrettiğini göreceksiniz. Gerçekten O, sonsuz kudret ve hikmet sahibidir.Asla yersiz ve gereksiz hüküm vermeyen ve hükmüne karşı konulamayan Yüce Yaratıcıdır.
Medîne döneminin sonlarına doğru gönderilmiş olan bu sûre, adını yirmi beşinci ayetinde geçen “el-Hadid: demir” kelimesinden almıştır. 29 ayettir.
Yer ve Gökler’deki şeyler Allah’ı tesbih etti.
Hakîm Azîz O’dur.
Göklerde ve yerde olan her şey1 Allah’ı tesbih etmektedir.2 Zîrâ O çok güçlüdür, hüküm (ve hikmet) sahibidir.
1 Buradaki (مَا) esas itibariyle akıllı olmayanlara mahsus ise de gerek cüziyyet ve gerek istikrar suretiyle göklerde ve yerde bulunanların hepsine şamil olur. Binaenaleyh gerek melekler ve mü'minler gibi dil ile ve gerek diğerleri gibi lisan-ı hal ile söyleyenlerin hepsi dâhil olmak üzere mecaz bir mana murat olunmuştur. Çünkü mevcudat efradından her fert arz ettiği nizam-ı sanat ile Allahu Teâlâ’nın noksandan münezzeh, azamet ile muttasıf olan varlığına delâlet etmektedir. (Elmalılı)2 Konuyla ilgili olarak Bk. (Haşr: 1, Saf: 1)
GÖKLERDE ve yerde olan her şey Allah'ın sınırsız kudretini yüceltir: çünkü yalnız O'dur güç sahibi, hikmet sahibi!
Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ın koyduğu yaratılış kanununa boyun eğer. Zira üstün kudret sahibi olan ve her hükmü doğru olan Odur. 16/49
GÖKLERDE ve yerde olan her şey (onlara yaratılış amacını yükleyen) Allah adına hareket etti:[4930] zira mutlak üstün ve yüce olan, her hükmünde tam isabet kaydeden O’dur.
[4930] Benzer bir ibâre ve çevirimizin gerekçesi için bkz:
59:1, not 1.
Göklerde ve yerde ne var ise Allah için tesbih etmektedır. Ve O, azîzdir, hakîmdir.
Göklerde ne var, yerde ne varsa Allah'ı tenzih ve tesbih eder. O azîz ve hakîmdir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir). [17, 44]
Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmiştir. O, azizdir hakimdir.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’a boyun eğer. Üstün olan ve doğru kararlar veren O’dur.
Göklerde ve yerde olanlar Allah'ı tesbih ederler. O, azizdir, hakimdir.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı tesbih eder. Onun kudreti herşeye üstündür, hikmeti herşeyi kuşatır.
Göklerde ve yerdeki her şey Allah'ı tespih etmektedir. Azîz'dir O, Hakîm'dir.
ayıblardan arulıġ-ıla añdı Tañrı’yı ol kim göklerdedür daħı yirdedür. daħı ol beñdeşsüzdür dürüst işlü dürüst sözlü
Tesbīḥ eyledi Tañrıya gökler ehli ve yirler ehli. Daḫı oldur ḥikmetler issi,‘azīz.
Göylərdə və yerdə nə varsa, (hamısı) Allahı təqdis edib şə’ninə tə’riflər deməkdədir. O, yenilməz qüvvət sahibi, hikmət sahibidir!
All that is in the heavens and the earth glorifieth Allah and He is the Mighty, the Wise.
Whatever is in the heavens and on earth,- let it declare the Praises and Glory of Allah:(5275) for He is the Exalted in Might, the Wise.*
5275 A connecting thought between this and the last Surah, of which see verse 96. See also paragraph 3 of the Introduction to S. 53.