Bu ayet Hafs Mushafı sırasına göre baştan 5759, sondan 478. ayet; 80. sure ve bu surenin 1. ayetidir. Bu ayetin kelime sayisi 2, harf sayısı 8 ve toplam ebced değeri ise 584 olarak hesaplanmıştır.
1,2. Kendisine o âmâ geldi diye Peygamber yüzünü ekşitti ve öteye döndü.[571]
Hz.Peygamber, İslâm hakkında kendisinden bilgi almaya gelen kibirli bazı müşrik liderleriyle görüşürken sahabilerden gözleri görmeyen Abdullah b. Ummi Mektûm gelerek, “Ya Resûlullah, bana öğüt ver” demişti. Hz. Peygamber çok meşgul olduğu için yüzünü ekşitip öteye dönmüş, yanındakileri dinlemeye devam etmişti. İşte bu sûre bu olay üzerine inmiştir.
Hz. Peygamber putperest önderlerin ikna edilmesi halinde onları izleyen halkın İslâm’ı daha kolay benimseyecekleri düşüncesiyle onlarla da meşgul oluyordu. Böyle biriyle yaptığı görüşmenin ortasında yanlarına gelen görme engelli sahâbî Abdullah İbn Ümmü Mektûm’un kendisine yönelttiği sorudan rahatsız olarak yüzünü ekşitmiş, ona cevap vermemişti. Bunun üzerine Allah Teâlâ, resulünü âyetlerdeki sitemli ifadelerle uyardı. Bundan etkilenen Hz. Peygamber’in, daha sonra zaman zaman Abdullah’ı gördüğünde, “Kendisinden dolayı rabbimin beni azarladığı şahsa merhaba!” diyerek ona iltifatta bulunduğu rivayet edilir (Hattâbî, Me‘âlimü’s-Sünen, III, 3; Sa‘lebî, el-Keşf ve’l-Beyân, X, 131; Begavî, Tefsîru’l-Beğavî, V, 210). Bu vb. bazı iltifatlarının yanında, sefere çıktığında iki defa yerine Medine’de kalanlara namaz kıldırmak üzere Abdullah’ı görevlendirdiği de rivayet edilmiştir (Zemahşerî, IV, 217).
Birkaç âyette Hz. Peygamber’in “zelle” denilen bazı hataları hatırlatılmış ve düzeltilmiştir (meselâ buna yakın bir uyarı örneği için bk. Tevbe
9:43). Ancak bunlar içinde nisbeten sert bir üslûp taşıyan tek öğüt ve uyarı konumuz olan âyetlerdedir. Bu âyetler, vahyin objektifliğini ve peygamberin insanlığa kendi istek ve düşüncelerini değil, ilâhî vahyi tebliğ ettiğini, ayrıca onun bir ilâh gibi yanılgısız sayılmaması gerektiğini göstermesi bakımından son derece anlamlıdır. Bunun kadar önemli bir husus da Resûlullah’ın, kendi tutumunu eleştiren bu âyetleri, en ufak bir kaygı ve komplekse kapılmadan halka okuması, duyurmasıdır. Bu da onun dâvetindeki samimiyetini, hakikat sevgisini ve üstün ahlâkını gösterir.
“Kendini her bakımdan ihtiyaçsız gören” diye çevirdiğimiz 5. âyet Mekke’nin ileri gelen zenginlerinin ve kabile reislerinin hâkim karakterini ifade eder. Bunlar mal ve adamlarının çokluğu sebebiyle büyüklük taslayarak inkârcılıkta devam ediyor, Allah ve peygamberinin kendilerine doğru yolu göstermelerine ihtiyaçlarının olmadığını söylüyor veya böyle bir tutum sergiliyorlardı. Allah korkusu ile huzuruna gelen görme engelli kişi ise Kur’an’ın nuruyla aydınlanarak cehaletten kurtulmak ve günahlardan arınmak istiyordu.
1,2. Görme engelli biri ona geldi diye yüzünü ekşitti ve arkasını döndü.
Yüzünü ekşitip arkasını dönen kişi”nin Mekke’nin ileri gelenlerinden biri olma ihtimali çok yüksektir. Buna göre, söz konusu kişi Velîd b. Muğâr’adır. Müddessir
74:22’de de geçen [‘abese] fiili ilgili şahıs için kullanılmaktadır. Bu ayet grubunda Hz. Muhammed’e yönelik hitap 3. ayette başlamaktadır.
1,2,3,4,5,6,7,8,9,10. Kendisine âmâ geldi diye yüzünü ekşitti ve döndü. Sen nereden bileceksin, belki o arınacaktı? Yahut, öğüt dinleyecek de öğüt kendisine yarayacaktı. Kendisini yeterli görüp tenezzül etmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. Onun arınmamasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak sana gelen, saygı duyarak gelmişken, sen onunla ilgilenmiyorsun. [719][720]
[719] ‘Abese sûresi hakkında genel bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XX, 343.[720] Hz. Peygamber’in uyarılmasına neden olan olay hakkında bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XX, 346-350.
Surat astı ve yüz çevirdi.
(Hz. Peygamber (S.A.V)ümmetine edep ve metot öğretmek, Dini tebliğde zengin ve etkin kişileri önceleyip, fakir ve aciz kimseleri ise ötelemenin yanlışlığına dikkat çekmek üzere, İlahi bir senaryo gereği öyle davranarak) Hoşlanmadı ve suratını ekşitip yüzünü çevirdi,
Yüzünü ekşitti ve döndürdü.
Hz. Muhammed (s.a.a), Rabia oğlu Utbe, Ebu-Cehl, Abbas ve Ümeyye'yle oturup konuşur, onları dine davet ederken gözleri görmeyen Ümmü Mektum oğlu Abdullah gelmiş, ya Resulullah, Tanrının sana öğrettiğinden bir kısmını bana öğret demiş ve bu sözü birkaç kere tekrarlamıştı. Hz. Peygamber, sözünün kesilmesi yüzünden sıkılmış, yüzünü ekşitmiş ve çevirmişti. Bu ayetler, bunun üzerine vahyedildi ve Ümmü Mektum geldikçe, merhaba ey yüzünden rabbimin azarına uğradığım diye iltifat ederdi. Onu, iki kere, Medine'de halife olarak bırakmıştı. Bunu, Hz. Peygamberin şanına layık görmeyip yanındakilerden birisi yüzünü ekşitti, ayetler onu anlatmadadır diyenler de olmuştur.
Peygamber, kavminin ileri gelenlerinin hidayete ermesi için uğraştığı bir sırada, iltifat etmedi, yüzünü ekşitti ve arkasını döndü.
Surat astı ve döndü.
1-10.Tirmizi ve Hakim`in Hz. Aişe (r.a.)`den rivayet ettiklerine göre bu ayeti kerimeler Abdullah ibnu Ümmi Mektum hakkında indirilmiştir. Mekke`nin ileri gelenleri Resulullah (a.s.)`ın yanına geldiklerinde şehrin fakirlerinin yanlarına girmelerini istemiyorlardı. (Bu konuda ayrıca Enam suresinin 52 ve 53. ayeti kerimelerinin iniş sebeplerine bakınız). Bir gün Resulullah (a.s.)`ın yanında Mekke`nin ileri gelenlerinden birinin bulunduğu sırada gözleri görmeyen (a`ma) İbnu Ümmi Mektum yanına gelerek: "Beni irşad et (doğruya yönelt, hak üzere ilerlememi sağlayacak şeyler öğret)!" dedi. Ama Resulullah (a.s.) ondan yüzünü çevirerek diğer adamla ilgilenmeye başladı. İbnu Ümmi Mektum: "Benim söylediğimde bir sakınca mı görüyorsun?" diye sordu. Bu olay üzerine bu ayeti kerimeler indirildi.
Surat astı ve yüz çevirdi;
(Peygamber) hoşlanmadı ve yüzünü çevirdi,
1, 2. Ona o kör geldi diye, surat astı ve yüz çevirdi.
(Peygamber) yüzünü ekşitti ve çevirdi.
1,2. Yanına kör bir kimse geldi diye (Peygamber) yüzünü asıp çevirdi.
1, 2, 3, 4. (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
(Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.
1,2. Kendisine a'mâ bir kimse geldi diye (peygamber) yüzünü ekşitti ve döndü.(1)
(1)Bu sûreye isim olan “Abese” kelimesi “yüzünü ekşitti” anlamındadır. Birgün Resûlullah (asm)Kureyş’in ileri gelenlerine İslâm’ı teblîğ ederken, Ümm-i Mektûm (ra) meclise gelip: “Yâ Resûlallah! Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret!” diye seslenerek, bu sözü birkaç def‘a tekrâr etmesi üzerine, Efendimiz (asm)mübârek yüzünü diğer tarafa çevirmişti. (İbn-i Kesîr, c. 3, 599)
Suratını astı ve sırtını döndü,
1, 2. Kendisine, âmânın, (Ümmü Mektum oğlunun) gelmesinden yüzünü ekşitip çevirdi.
[1] Mekke'de nazil olmuş (42) âyettir. Bir gün Kureyş'in ileri gelenleri nezd-i nebevide toplanmışlardı. Resûlullah Sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz kendilerine dinî telkinlerde bulunuyor ve İslâmî kabul etmeleri için gayret sarfediyordu. Bu sırada Hazret-i İbn-i Ümmü Mektum içeriye girdi. Gözleri görmediği için, Fahri kâinatın meşguliyetinin farkında değildi. Tekrar tekrar, «— Ya Resûlallah! Allah'ın sana öğrettiklerinden bana da Öğret» diye hitabetti. Resûl-i ekrem Hazretleri de onları yumuşatmak üzereyken «— Ümmü Mektum Hazretleri keşke şimdi gelmeselerdi de biraz sonra gelselerdi» diye gönülleriyle Ümmü Mektum Hazretlerinden izin istediler ve yanındakilere dönerek telkinlerine devam buyurdu. Fakat tam sözlerini bitirmişti ki, vahiy hali geldi. Gözlerini kapayıp daldı. Ve bu Sûre-i Celîle nâzil oldu.
Surat astı ve yüz çevirdi.
(Medine’de nazil olmuştur ve 42 ayettir. Adını, “yüzünü ekşitti, buruşturdu” anlamına gelen ilk kelimesinden almıştır. Bize göre bu ayetlerin hiçbirisi Resulullah ile ilgili değildir ve onlardaki kınama başkalarına aittir. Bu ayetlerin ve ayetlerdeki kınamanın Resulullah’a yönelik olduğunu ileri süren rivayetlerin hiçbirisi, senetleri zayıf olduğu için müstakil bir delil ve hüccet sayılamaz. Zira bu rivayetlerin bir kısmı sahabeden, bir kısmı ise tabiî olanlardan nakledilmiştir. Sahabeden nakledilen rivayetler üç kişiye; yani Âişe, Enes b. Malik ve İbn-i Abbas’a dayandırılmaktadır. Hâlbuki bu şahıslar söz konusu olay yaşandığında, ya dünyaya gelmemişlerdi, (İbn-i Abbas gibi) veya henüz çok küçük yaşta idiler ki bu olaya şahit olup da onu rivayet etmeleri oldukça zor veya gayr-i mümkündür. Tabiî olanların (Katâde, Mücâhid, Ebu Malik, Hakem, İbn-i Zeyd ve Zehhâk gibi) rivayetlerine gelince, onların da sahabeye varan senetleri kopuk olduğu ve kimden naklettikleri bildirilmediği için delil sayılamaz. Bu rivayetler muhteva açısından da çelişki ve tenakuzlarla doludur. Bu çelişki, iki ravinin rivayetleri arasında değil, hatta tek râviden nakledilen rivayetlerde de söz konusudur.İmam Cafer-i Sadık’tan (a.s) nakledilen bir hadiste şöyle geçmektedir: “Abese suresindeki kınama ayetleri, Benî Ümeyye’den olan bir kişinin hakkında nazil olmuştur. Söz konusu şahıs Resulullah’ın yanında bulunduğu sırada Abdullah b. Ümm-i Mektum meclise gelmiş, onu gören Emevî şahıs ondan iğrenerek yüzünü ekşitmiş ve elbisesini toplayarak ondan yüzünü çevirmiştir. Bunun üzerine Allah-u Teâla, söz konusu ayetleri indirerek bu olayı başkalarına ibret olsun diye kınamıştır.”)
Mekke’nin ileri gelen inkârcılarına büyük bir umut ve heyecanla İslâm’ı tebliğ etmekte olan Peygamber, gözleri görmeyen bir müminin, “Ey Allah’ın Elçisi! Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret!” diye seslendiğini duyunca, “yersiz ve zamansız” bulduğu bu müdâhaleden hoşlanmayarak suratını astı ve adamcağıza arkasını döndü! Neden mi?
Mekke döneminin başlarında, Necm sûresinden sonra indirilmiştir. Adını, Hz. Peygamber’in bir davranışını eleştiren ilk ayetindeki “Abese: Suratını astı” kelimesinden almıştır. 42 ayettir.
YÜZ EKŞİTTİ; yüz çevirdi;
1,2. (Peygamber) kör adamın kendisine gelmesinden1 hoşlanmadı2 ve yüzünü çevirdi.
1 Hz. Aişe ve İbnu Abbas’tan: “Abese sûresi, Hz. Hatice’nin dayısının oğlu, âmâ Abdullah b. Ümmi Mektûm hakkında nâzil oldu. Abdullah, Peygamberimize gelerek; “Ey Allah’ın Rasûlü! Beni irşat et!” deyip duruyordu. Peygamberimizin yanında ise, müşriklerin büyüklerinden, Utbe b. Rabî’a, Ebû Cehil, Abbas b. Abdülmuttalib ve Ümeyye b. Halef vardı. Peygamberimiz âmâ’ya aldırmadı, yüzünü buruşturup döndü ve ötekilere yöneldi. Peygamberimiz sözünü bitirip kalkacağı esnada Abese sûresi nâzil oldu.” (Tirmizî, Muvatta) (Buhârî’de bu olaya dâir bir rivâyet zikredilmemiştir.) Bazıları hiçbir kaynak göstermeden Müddessir: 11-24. ayetlerdeki şahısla bu olaydaki şahısların aynı şahıslar olduğunu söyleyerek (عَبَسَ) fiilinin öznesinin bu şahıslar olduğunu söylemişlerdir. Hâlbuki Müddessir suresinde bahsedilen şahıs Velîd b. Muğîre’dir. Buradaki şahıslar ise, Utbe b. Rabî’a, Ebû Cehil, Abbas b. Abdülmuttalib ve Ümeyye b. Halef’tir. Eğer (عَبَسَ) fiilinin öznesi bu şahıslar olsa idi fiilin çoğul gelmesi gerekirdi. (Arapçada çoğul olan fail gizli olduğu zaman fiil çoğul kullanılır.) Bu ayetin iniş sebebi hakkında yukarıdaki rivayetler ve sünnî müfessirlerin büyük çoğunluğunun kanaati böyledir. Bu sebeple rivayeti ve gerekçesi kendi keyfinden veya Şii müfessirlerden (Bk. Tabatabaî) menkul olanlara itibar etmemek gerekir. Bir de bu âyetten Peygamberlerin de hata edebilecekleri anlaşılmaktadır. Peygamberimizin buna benzer hataları (zelle) için. Bk. (En’am: 52, Kehf: 23, Tahrim: 1, Tevbe: 113, Kasas: 56)2 Abs ve Ubus: Huzursuzluktan yüzü burkulmak, yüzü ekşimek, burun çevrilmek, çehre dürülmek, demektir. Müteaddî olarak kullanılırsa, yüz ekşitmek, surat etmek, surat asmak, çehreyi dürmek, kaşını çatmak manalarını ifade eder. Burada yüz zikredilmediği için “hoşlanmadı” şeklinde anlamak daha uygun olur.
O, SURATINI ASTI ve uzaklaştı,
Suratını astı ve yüzünü çevirdi. 6/52, 18/28
O (KİBİRLİ KİŞİ) surat astı ve sırtını dönüp uzaklaştı,
Yüzünü ekşitti ve ardını döndü.
1, 2. Yanına görmeyen (âma) biri geldi diye yüzünü ekşitti ve sırtını döndü.
Hz. Aişe’den (r.a) şöyle dediği nakledilmiştir: “Abese diye başlayan ayetler, âma olan İbn Ümmi Mektum hakkında indi. O Resûlullah’a (a.s.m) gelip: “Beni irşad et” deyip duruyordu. Hz. Peygamberin yanında ise müşriklerin ileri gelenlerinden birisi vardı. O böyle derken Resulullah âmadan yüzünü çevirip diğerine döndü ve:‘Ne dersin, sana söylediğim sözlerde, sence mahzurlu bir taraf var mı? deyince o da: ‘Hayır, (böyle bir şey yok)’ dedi. İşte bu sûre, bu vesile ile indirildi.”Bu rivayeti kitabına alan Tirmizî, senedi yönünden bu hadisin “garîb” olduğunu söyler. Ayrıca Hz. Âişe’den olmaksızın başka bir rivayete de yer verir. Kütüb-i Sitte’den Tirmizî dışında bu rivayeti nakleden muhaddis yoktur. Fakat müfessirler, bu rivayete dayanarak, bu âyetlerin nüzul sebebinin, bu hadise olduğunu yazarlar. Abese sûresinin baş tarafındaki âyetler başka türlü tefsire de müsaittir. Fakat nüzul sebebi bu hadise olsa ve âyetler buna göre tefsir edilse dahi, burada Hz. Peygamber (a.s.)’a itab edildiğini söylemek doğru olmaz. Zira Hz. Peygamber görevi olan tebliğ işini yapmaktadır. Gelen kişi, sözün arasına girmekle âdaba aykırı davranmıştır. Peygamberimizin işine müdahale ederek, görgü kuralına aykırılığın ötesinde ma’siyet bile işlediği söylenebilir. Hz. Peygamber, onu azarlamamış, sadece can sıkıcı bir iş yaptığını yüz ifadesiyle belirtip onu eğitmiştir. Bu eğitme de onun hem hakkı, hem görevi idi. Dolayısıyla burada itap için hiçbir sebep yoktur.
Yüzünü ekşittin ve sırtını döndün.
(Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.
Yüzünü ekşitti ve öteye döndü;
1-2. yüz burudı ya'nį peyġamber daħı yüz döndürdi kim geldi aña gözsüz.
Yüzin burtardı ve i‘rāż eyledi,
(Peyğəmbər) qaşqabağını töküb üzünü çevirdi.
He frowned and turned away
(The Prophet) frowned and turned away,(5950)*
5950 See the Introduction to this Surah for the incident to which this refers. The lesson is that neither spiritual worth nor the prospect of effective spiritual guidance is to be measured by a man's position in life. The poor, or the blind, the halt, or the maimed, may be more susceptible to the teaching of Allah's Word than men who are apparently gifted, but who suffer from arrogance and self-sufficiency.