Bu ayet Hafs Mushafı sırasına göre baştan 6024, sondan 213. ayet; 90. sure ve bu surenin 1. ayetidir. Bu ayetin kelime sayisi 4, harf sayısı 15 ve toplam ebced değeri ise 1007 olarak hesaplanmıştır.
Lâ uksimu bihâżâ-lbeled(i)
1,2,3,4. Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.
“Belde” diye çevirilen beledden maksat Mekke’dir. “Ana baba ve bunlardan meydana gelen çocuklar”ın kimler olduğu hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar, “Âdem ve zürriyeti, Nûh ve soyu, İbrâhim ve soyu, Hz. Muhammed ve soyu, genel anlamıyla anne baba ve çocuklar” şeklinde özetlenebilir. Taberî, gerekçelerini açıklayarak bizim de katıldığımız son mânayı tercih etmiştir (bk. XXX, 125).
Müfessirler 2. âyetteki hill kelimesinin farklı anlamlarından hareketle âyete şu mânaları da vermişlerdir: a) “Bu şehirde hayvan ve bitkilerin bile dokunulmazlığı olduğu halde müşrikler sana eziyet etmeyi helâl sayıyorlar.” Bu takdirde âyette müşriklerin kutsal kentin hürmetini çiğneyerek Hz. Peygamber’e eziyet etmeleri kınanmaktadır. b) “Bir gün gelecek, Mekke’yi zalim putperestlerin elinden kurtaracaksın ve o zaman kentin dokunulmazlığı senin için geçici olarak kaldırılacaktır.” Bu takdirde ise Hz. Peygamber’in ileride bu kenti fethedeceği ve fetih sırasında şehirde çatışmaya girmesine geçici olarak izin verileceği bildirilmiş demektir. Nitekim öyle de olmuştur (Şevkânî, V, 517-518; Elmalılı, VIII, 5825).
4. âyette geçen kebed kelimesi “acı, sıkıntı, zahmet” gibi anlamlara gelmektedir. Bu da insanın, doğduğu günden öleceği güne kadar az veya çok sıkıntılar, ihtiyaçlar, acılarla karşılaşmasının kaçınılmaz olduğunu gösterir. “Hayat mücadelesi” ifadesinin genel kabul görerek kullanılması da insanın dünya hayatının “mücadele” şeklinde özetlenebileceğini göstermektedir. Bu durum aynı zamanda insana mücadele gücü ve iradesi de kazandırmaktadır. Âyetlerde ayrıca Hz. Peygamber’in karşılaşacağı güç şartlara, müşriklerin ona uygulayacağı baskılara ve bunlara kendini hazırlaması gerektiğine de bir işaret olduğu anlaşılıyor.
Hayır bu şehre (Mekke’ye) yemin ederim.
1,2,3. Senin yaşamakta olduğun bu beldeye; doğurana ve doğana yemin olsun ki, [759][760]
[759] Beled sûresi hakkında genel bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XXI, 129.[760] Yemin edilen üç varlık hakkında bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XXI, 132-133.
Hayır! Bu beldeye yemin ederim!
Hayır (asla bu Kur’an’ın yalanı ve yanlışı yoktur!) Bu şehre (Mekke’ye) yemin ederim (ki müşrikler azıtıyor ve hadlerini aşıyorlar).
Yoo, andolsun bu şehre ki,
Başka söze gerek yok. Bu beldeye yemin ederim.
Hayır. Bu beldeye yemin ederim.
Hayır; bu şehre yemin ederim,
Yemin ederim bu beldeye (Mekke şehrine),
Güven şehri olan Mekke’ye yemin ederim.
Yemin ederim bu Beldeye (Mekke şehrine) ki (iş o inkârcıların sandığı gibi değil).
1,2. Bu şehre (Mekke'ye) yemin ederim; ki sen bu şehirde oturmuşsun.
1, 2, 3, 4. Bu beldeye -ki sen bu beldedesin-, babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki biz, insanı (yüzyüze geleceği nice) zorluklar içinde yarattık.
And içerim bu kente,
1-4 Kuran'daki yeminlerin fonksiyonu için bak
89:5.
Yu... Kasem ederim bu beldeye
(Hakıykat kâfirlerin dediği gibi değildir). Şu beldeye yemîn ederim.
Yemîn ederim bu beled'e (Mekke'ye)!
Hayır! Bu beldeye yemin ederim ki.
Bu şehire yemin ederim ki,
[1] Mekke'de nazil olmuş, (20) âyettir.
Hayır! Bu şehre yemin ederim.
(Mekke’de nazil olmuştur ve 20 ayettir. Adını, ilk ayette geçen, Mekke’yi anlatan ve “şehir” anlamına gelen “beled” kelimesinden almaktadır. Bu surede insanın yaratılışından, onun bazı davranışlarından, insana verilen üstün vasıflardan, o vasıfları iyiye kullanmayanın kötü akıbetinden, iyiye kullananların da mutlu geleceklerinden söz edilir.)
Ey şanlı Elçi! Andolsun Mekke’ye, İbrahim Peygamberin başlattığı tevhid mücâdelesinin, Son Elçiyle yeniden filizlenip yeşerdiği bu bereketli topraklara, halkının huzur ve güven içerisinde yaşadığı bu emîn beldeye!
Mekke döneminin başlarında gönderilen bu sûre, adını birinci ayetinde geçen ve kutsal Mekke şehrine işâret eden “el-Beled: şehir, belde” kelimesinden almıştır. 20 ayettir.
Yooo hayır! Yemin ederim bu BELDE’ye!
1,2. Hayır! (Artık başka söze lüzum yok!) Şu beldeye,1 şu senin içerisinde oturduğun2 beldeye yemin ederim.
1 Beled / belde: Sınırlı, belli ve içinde bulunanların toplanma ve oturmalarıyla etkilenen yere denir. Şehre belde denilmesi de bunun içindir. İmar edilmemiş, bayındır olmayan çöle belde denilmesi, vahşi hayvanların mekânı; toprağa belde denilmesi, haşere ve böceklerin mekânı; mezarlığa belde denilmesi de ölülerin mekânı olmalarından dolayıdır. Bu bilgilerden anlaşılır ki Mekke-i Mükerreme'ye “el-Beled” denilmesi, “Şüphesiz bütün âlemlere bereket ve hidâyet kaynağı olarak, insanlar için (yeryüzünde) kurulan ilk ev, Bekke'dekidir. İbrahim'in makamı olan orada, apaçık mûcizeler vardır…” (Âlu İmran: 96-97) ayetleri gereğince Beyt-i Atik olan Kâbe-i Muazzama, âlemin bir fazilet yurdu olarak hürmet ve saygıyla tanınması vacip, mübarek, bilinen bir şehir olduğuna işarettir. 2 Hıll: Kelime olarak “haram, harem, ihram” karşılığı olarak sıfat veya isimdir. Terim olarak ise, Mekke'de harem bölgesinden dışarıda kalan yer, o helal yerde bulunmak, ihramdan çıkmak veya ihramdan çıkan ve yeminin sorumluluğundan çıkan manalarına gelir ki asıl manası bir “serbestlik” ifade eder. Bir şeyin üzerine inmek, konmak manasına olabildiği de söylenmiştir. Burada muhatap olan Hz. Peygamber (s.a.v)'in bir vasfı olduğu açıktır. Bu da başlıca üç manada düşünülebilir. 1. Bir yere inmek, konmak manası öne alınırsa: Allah Beled-i Haram'a yemini Hz. Peygamber (s.a.v)'in ona girmesi ile kayıtlamıştır ki bunda peygamberin faziletinin büyüklüğünü gösterme ve bir yerin şerefinin, o yerde bulunanların şerefi ile olduğunu bildirme mânâsı vardır. (Beydâvî) 2. Hıll'in, bir yere inmek manasına gelen hulul kökünden türetilmiş bir sıfat olması sebebiyle Hz. Peygamber (s.a.v)'in oradan hicret edip de daha sonra fetih ile oraya gireceği hale de işaret olmasıdır. 3. Allahu Teâlâ gökleri ve yeri yarattığı gün Mekke'yi haram kıldı. O, kıyamet kopana kadar da haramdır. Bundan dolayı onun ağacı budanmaz, otu biçilmez, avı ürkütülmez, sokağında bulunup alınan ve sahibi belli olmayan şey, onu araştırıp sorandan başkasına helal olmaz.
BEN bu beldeyi tanıklığa çağırırım,
Ötesi yok, işte ben yemin ediyorum bu beldeye. 25/7…10, 93/1...11
ÖTESİ yok, işte Ben yemin ediyorum[5726] bu beldeye;[5727]
[5726] Lâ uksimu Kur’an’da 8 yerde gelir ve hepsinde de yemin Allah’a isnat edilir. Lânın tekit için geldiği söylenmişse de, Arapça’da tekit için bu kadar edat varken üstelik lânın aslî anlamı olumsuzken neden bu formda geldiğinin beyânî izahı yapılmamıştır. “Yemine gerek yok” mânası verilebilir (Abduh). Lâ hakikidir diyen Ebu Hayyan şu mânayı verir: “Bu beldelere yemin etmem, zira oranın sakinleri oranın hürmetini ihlal ettiler”. Fakat Vâkı’a 75-76’nın delâletiyle bu mâna da isabetli değildir. Tercihimiz bu formdaki tüm yeminlerin Allah’a isnadına ve lânın aslî anlamına dayanmaktadır. Allah’ın ettiği yeminin azametini, yani “ondan ötesinin yokluğunu” ifade eder (Krş: Âişe Abdurrahmân, et-Tefsiru’l-Beyani, 165-170).
[5727] Kur’an’da hâze’l-beled formu hassaten Mekke’ye delâlet eder (Krş:
95:3;
14:35). Yani: İnsanlığı ilk misafir eden ve insanlığın ilk mabedine ev sahipliği yapan Mekke’ye.
Hayır! Gerçek, kâfirlerin dediği gibi değil. Bu şanlı belde hakkı için!
Yoo, and içerim bu kente,
Hayır! Bu şehre dikkatinizi çekerim
Hayır, Yemin ederim, bu şehre!
1,2. Yemin ederim bu beldeye—ki sen de bu beldenin sakinisin.
Yemin ederim bu kente ki, iş onların sandığı gibi değildir!
and içerin uşbu şara ya'nį mekke’ye
Kāfirler eyitgen gibi ben and içerin bu Mekke şehrine.
And içirəm bu şəhərə (Məkkəyə) -
Nay, I swear by this city
I do call to witness(6130) this City;-*
6130 The appeal to the mystic ties between the Prophet and his parent city of Makkah has been explained in the Introduction to this Surah. It is a symbol of man's own history. Man is born for toil and struggle, and this is the substantive proposition in verse 4 below, which this appeal leads up to.