Bu ayet Hafs Mushafı sırasına göre baştan
4863, sondan
1374. ayet;
54. sure ve bu surenin
17. ayetidir. Bu ayetin kelime sayisi
7, harf sayısı
29 ve toplam ebced değeri ise
2292 olarak hesaplanmıştır. Bu ayetle aynı/benzer
3 ayet daha bulunmaktadır. Bunlar;
54:22, 54:32, 54:40 ayetleridir.
ولقد يسرنا القران للذكر فهل من مدكر
ولقديسرناالقرانللذكرفهلمنمدكر
Ve lekad yessernâ-lkur-âne liżżikri fehel min muddekir(in)
Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
Peygamberlerin yalancılıkla itham edilip türlü eziyetlere mâruz bırakıldıkları konusunda Hz. Nûh’un hayatı önemli bir örnek teşkil etmektedir ve Kur’an onun verdiği mücadeleyi oldukça ayrıntılı biçimde değişik vesilelerle gözler önüne sermiştir (Hz. Nûh ve tûfan hakkında bk. Yûnus
10:71-73; Hûd
11:25-49; Nûh
71:1-28). 12. âyetin son kısmında Nûh kavminin tûfan ile helâk edileceği yönündeki ilâhî takdire veya gökten inen sularla yerden fışkıranların birbirine denk olduğuna değinildiği yorumları yapılmıştır. Sonuncu yoruma göre bu kısmı, “Böylece sular önceden belirlenmiş ölçüye göre birleşti” şeklinde çevirmek mümkündür (Şevkânî, V, 142; Elmalılı, VII, 4641). 13. âyette gemi kavramı kullanılmadan niteliklerine değinilmiştir; başka âyetlerde bu anlama gelen fülk kelimesi geçmektedir. Burada gemiyi anlatmak üzere hangi maddelerden imal edildiği bilgisinin verilmesinde, Nûh’a hazır bir gemi gönderilmiş olmayıp onun tarafından yapıldığına, daha önce bu işi bilmediği halde ilâhî vahiy ile bunun kendisine öğretilmiş olduğuna işaret vardır (İbn Âşûr, XXVII, 184). “Mıhlar” diye çevrilen düsür kelimesinin tekili olan disâr, “eğser, geminin tahtalarını birbirine bağlayan râbıta, kenet, perçin veya halat” anlamlarına da gelir (Elmalılı, VII, 4641). 17. âyette geçen ve “Andolsun ki Kur’an’ı düşünülsün diye kolaylaştırdık. Düşünecek yok mu?” diye çevrilen ifade 22, 32, 40. âyetlerde de aynen yer almakta, böylece Kur’an’ın üzerinde düşünülüp öğüt alınacak bir kitap olduğu, onun bu aydınlatıcı özelliğini önceki kavimlere dair verdiği örneklerle daha da canlı duruma getirdiği halde muhataplarınca gösterilen duyarsızlığa vurgu yapılıp bu tutum kınanmaktadır (Zemahşerî, IV, 46). Bu âyetteki “düşünecek” diye çevrilen müddekir kelimesini “ibret alan, öğüt alan, ders çıkaran” şeklinde de tercüme etmek mümkündür. “Düşünecek yok mu?” cümlesi, “Hayırlı olanı isteyen var mı ki yardım edilsin!” mânasıyla da açıklanmıştır (Taberî, XXVII, 96-97). Öte yandan buradaki “kolaylaştırma” anlamına gelen lafızdan hareketle Kur’an’ın kendine özgü ifade özellikleri, anlaşılma ve ezberlenmesinin kolay oluşu gibi hususlar üzerinde durulmuştur (meselâ bk. İbn Âşûr, XXVII, 187-190).
Yemin olsun ki Kur’an’ı (gerçeği) hatırla(t)mak için kolaylaştırdık. Hatırlayan var mı?
Benzer mesajlar: Meryem
19:97; Duhân
44:58; Kamer
54:22, 32, 40; Müzzemmil
73:20.,Hâkka
69:6’da da kullanıldığı üzere, [rîh-ı sarsar] tamlaması kasırganın korkunçluğunu ifade etmektedir. Bu tamlama “dondurucu, kulakları sağır eden, her şeyi kökünden sarsan” gibi anlamlara gelmektedir. [Sarsar] kelimesinin sadece [sar] kökünden geldiği, kasırganın tekrarı ve sürekliliği nedeniyle aynı kalıbın iki kez tekrarlandığı ifade edilmektedir. Zâriyât
51:41’de bu kelimenin yerine [el-‘akîm] sıfatı kullanılmış ve “herkesi helak ederek, insanların soyunu kesip bitiren bir kasırga” anlamı devreye sokulmuştur. Benzer mesajlar: Fussilet
41:16; Hâkka
69:6-8.
Andolsun ki Kur'ân'ı, düşünenler için kolaylaştırdık. Düşünen var mı?[596]
[596] Kur’ân’ın kolay olduğu ve üzerinde düşünülmesi hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XVIII, 424-425; 429; 438; 446-447.
Ant olsun Biz, Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Var mı öğüt alıp düşünen?
Andolsun, Biz Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Ama düşünüp öğüt alan var mı?
Ve andolsun öğüt ve ibret için Kur'an'ı kolaylaştırdık, fakat bir ibret alan mı var?
Ve andolsun biz Kur'ân'ı okumak, öğrenmek, ezberlemek, yaşamak, öğüt almak için kolaylaştırdık, fakat öğüt alıp düşünen var mıdır?
Andolsun, biz Kur'ân'ı okunarak ibadet edilsin, öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Düşünen, öğüt alan, okuyarak ibadet eden var mı hiç?
Andolsun ki, Kur'an'ı öğüt alınması için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alan var mı?
Andolsun Biz Kur'an'ı zikr (öğüt alıp düşünmek) için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı?
And olsun ki, biz Kur'an'ı düşünüb öğüd almak için kolaylaştırdık; fakat düşünen mi var?
Andolsun! Biz, Kur’anı zikir (öğüt alınması) için kolaylaştırdık. Artık öğüt alan yok mudur?
Öğütlenmek için biz Kur'anı kolaylattık, öğütlenen var mıdır?
Andolsun ki biz, Kur'an'ı öğüt almak için (aklını işleterek anlamaya çalışanlara) kolaylaştırdık. Hani var mı düşünüp öğüt alan?
Bkz.
19:97,
38:29Allah “öğüt almak için Kur’an’ı kolaylaştırdık” buyuruyor ve bu âyet aynı sûrede ehemmiyetine binaen dört defa tekrarlanıyor. Ama biz hâlâ Kur’an’ın anlaşılmaz bir kitap olduğunu iddia ediyoruz. Herkes Kur’an’ın bütün âyetlerini anlamayabilir ama dinin temelini oluşturan inanç ve ahlâk içerikli ayetleri çok rahat anlayabilir. Ayrıca Kur’an kendi kendini açıklayacağı için okundukça çok daha kolay anlaşılacaktır, yeter ki anlamak konusunda azimli olunsun. “… Bak, iyice anlasınlar diye, mesajları nasıl her yönüyle açıklıyoruz!” (En’am
6:65)“Öğüt almak için” diyor ve arkasından bizi uyandırması ve ayağa kaldırması için soru cümlesi geliyor: “Hani var mı düşünüp öğüt alan?” Evet, Allah “Kur’an’ı öğüt almak için gönderdim” buyuruyor fakat biz; “bu, öğüt alınacak kadar kolay bir kitap değildir” diyor ve ondan uzaklaşıyoruz. Allah “Var mıdır düşünüp öğüt alan” diye soru soruyor ama biz öğüt almak yerine onun harfleri ve kelimeleri üzerinde talim ve tecvid çalışması yapıyoruz. Yani petekteki balı yemek yerine peteği tercih ediyoruz. Oysa peteğin vazifesi balı taşımaktır, esas olan baldır. Kur’an ayetlerinin metinleri vahyi insanlara aktarmak için aracıdır esas olan vahyin yani mesajın kendisidir. Biz, dünya ve ahiretimizi cennete dönüştürecek olan mesajı almak ve onunla terbiye olmak yerine maalesef onu taşıyan metinlerin lafız tekrarını yaparak sevap kazanmaya çalışıyoruz.
And olsun ki Kuran'ı, öğüt olsun diye kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?
Andolsun biz Kur'an'ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. (Ondan) öğüt alan yok mu?
Kuran'ı mesaj için kolaylaştırdık; öğüt alan yok mudur?
Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
Şanım namına Kur'anı müyesser de kıldık düşünmek için, fakat düşünen mi var?
Andolsun ki biz Kur'ânı düşünmek için kolaylaşdırmışızdır. O halde bir düşünen var mı?
Şânım hakkı için (biz), Kur'ân'ı nasîhat alınsın diye kolaylaştırdık;(1) o hâlde bir nasîhat alan var mı?
(1)“Kur’ân’ı inzâl etmekten (indirmekten) maksad, cumhûr-ı nâsı (insanların çoğunu) irşâd etmektir(doğru yolu göstermektir). Cumhûr-ı nâs ise avamdır (halktır). Avâm-ı nâs, çıplak olan hakāikı (hakīkatleri)göremez; ülfet peydâ etmedikleri (alışmadıkları) akliyât-ı mahzâyı (sâdece akılla anlaşılabilecek hakīkatleri)ve mücerredâtı (soyut şeyleri) fehimleri alamaz (anlayamazlar). Bunun için Cenâb-ı Hakk lûtf-i ihsânıyla hakīkatleri onların ülfet ettikleri bir libâs (bir elbise) ile, bir şîve ile göstermiştir ki, tevahhuş edip (korkup)ürkmesinler!” (İşârâtü’l-İ‘câz, 211-212)
Biz Kur’an’ı öğüt alınması için kolaylaştırdık, yokmu düşünen?
Biz Kur/an/ı ibret almak için kolaylaştırdık, ibret alan var mı?
Şüphesiz biz Kur'an'ı, hatırlatma olsun diye kolaylaştırdık. Fakat hatırlayıp kendine gelen var mı?
Andolsun Biz bu Kur’an’ı, iyice anlayıp öğüt alabilmeniz için kolaylaştırdık, öyleyse yok mu onu okuyup öğüt alan? Yok mu, her akıllı insanın kolayca anlayabileceği hikmetli öğütlerle, ibret verici kıssalarla cennetin yolunu gösteren bu kitabı okumak, anlamak, pratik hayata uygulamak ve böylece dünyada ve ahirette kurtuluşa ulaşmak isteyen?
And olsun, Öğüt için Kur’ân’ı kolaylaştırdık!
Var mı hiç düşünüp öğüt alacak?
Yemin olsun ki Biz, Kur’an’ı düşünülmesi için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?
Bu nedenle Biz bu Kur’an'ı akılda kolay tutulur kıldık: 11 öyleyse, yok mudur ondan ders almak isteyen?
Andolsun ki biz bu Kuran’ı öğüt ve ibret alınsın diye kolaylaştırdık. Hani var mı anlayıp öğüt ve ibret alan? 10/57, 18/54
Ve doğrusu Biz bu Kur’an’ı ders alınsın diye kolaylaştırdık:[4817] öyleyse yok mudur ders alan?
[4817] Zikr, hem anlamayı ve hatırlamayı hem de öğüt almayı ifade eder (Bkz:
7:3, not 4;
21:10, not 13).
Ve kasem olsun ki, Biz Kur'an'ı düşünülmek için kolaylaştırdık. Fakat düşünen var mı?
Yemin olsun: Biz, ders alınsın diye Kur'ân'ın anlaşılmasını kolaylaştırdık. Haydi var mı düşünen ve ibret alan? [38, 29; 19, 97]
Bu âyeti yanlış anlayanlar, Kur’ân’ın bütün mânalarını herkesin kolaylıkla anlayacağını iddia ederler. Sathî bir şekilde okumakla anlaşılır, diye onu anlamak için öğrenime gerek olmadığını ve tefsir, hadis, fıkıh ilimlerini dikkate almaksızın açıklanabileceğini ileri sürerler. Halbuki bu âyetin yerleştiği muhtevaya bakacak olursak şu mâna anlaşılır: “İnsanlara gerçeği anlatmanın bir yolu da, inkârda direten geçmiş ümmetlerin başlarına gelen kötü âkıbetleri bildirmektir. Bir diğer vasıta ise Kur’ân’ın doğru yolu gösteren delilleri, öğüt ve telkinleridir. Biz o kötü âkıbet tehlikesiyle karşı karşıya gelmenizi istemiyoruz. Onun için, size kolay olan tarafı gösteriyoruz. Kur’ân’ın dâvetine uyar, âyetlerini düşünürseniz kolayca doğru yolu bulursunuz.” Öte yandan bu âyet, Kur’ân’ın hafızlarının çok olacağını bildirir. 600 sayfalık hacimli bir Kitabın her nesilde milyonlarca hafızının bulunması, bu âyetin müjdelediği mûcizeyi, kıyamete kadar imzalamaya devam etmektedir. Başka hiçbir kitapta bulunmayan bu özellik şunu ispatlar: İnsanı kim yaratmışsa Kur’ân’ı gönderen de O’dur. O da kitabını korumak için, insanların onu ezberlemesini kolaylaştırmıştır.
Andolsun biz, Kur'an'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?
Doğru bilgiye ulaşılsın diye Kur’an’ı (ayetler kümesini bulmayı) kolaylaştırdık. O bilgiye ulaşan var mı?
Andolsun ki Kur'an'ı da öğüt olması için kolaylaştırdık, öğüt alan var mı?
And olsun, Biz Kur'ân'ı zikir için(4) kolaylaştırdık. Fakat hani ibret alacak olan?
(4) Ezberlemek, hatırlamak, düşünmek, öğüt almak için. Zikir sözcüğünün içinde bu anlamların hepsi de mevcuttur.
Yemin olsun ki, biz, Kur'an'ı öğüt ve ibret için kolaylaştırdık. Fakat düşünen mi var?!
daħı bayıķ geñez eyledük ķur’ān’ı oķımaķ içün yā ezberlemek için. pes var mı anıcı yā oķıyıcı ?
Daḫı biz geñez eyledük Ḳur’ānı naṣīḥate. Hīç naṣīḥati ḳabūl idici var mı‐dur?
And olsun ki, Biz Qur’anı (ondan) ibrət almaq (öyüd-nəsihət qəbul etmək) üçün belə asanlaşdırdıq. Amma heç bir ibrət alan (öyüd-nəsihət qəbul edən) varmı?!
And in truth We have made the Qur’an easy to remember; but is there any that remembered?
And We have indeed made the Qur´an easy(5143) to understand and remember: then is there any that will receive admonition?*
5143 While the Qur'an sums up the highest philosophy of the inner life, its simple directions for conduct are plain and easy to understand and act upon. Is this not in itself a part of the Grace of Allah? And what excuse is there for anyone to fail in receiving admonition?