Bu ayet Hafs Mushafı sırasına göre baştan 5592, sondan 645. ayet; 76. sure ve bu surenin 1. ayetidir. Bu ayetin kelime sayisi 11, harf sayısı 40 ve toplam ebced değeri ise 2575 olarak hesaplanmıştır.
هل اتى على الانسان حين من الدهر لم يكن شيـا مذكورا
هلاتىعلىالانسانحينمنالدهرلميكنشيـامذكورا
Hel etâ ‘alâ-l-insâni hînun mine-ddehri lem yekun şey-en meżkûrâ(n)
İnsan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti.[569]
İnsan cinsi evrenin yaratılışından çok sonra yaratılmıştır. Evrenin yaratılışından insanın var edilişine kadar uzun bir süre geçmiştir. Bu zaman diliminde insan cinsi henüz yoktur, adı sanı geçmemekte ve anılmamaktadır. Âyet-i kerimede, kuvvetle muhtemel ki bu gerçeğe işaret edilmektedir.
İnsan kelimesi, “beşer, insan topluluğu” anlamına gelen ins kökünden türetilmiş olup akıl ve fikir sahibi, konuşarak anlaşan sosyal bir varlık türünü ifade eder (Râgıb el-İsfahânî, Müfredâtü’l-Kur’ân, “ins” md.). Kur’an’da altmış beş yerde insan, on sekiz yerde ins, bir yerde de insî (insanın her bir ferdi) geçmekte, bir âyette “enâsî”, 230 yerde nâs şeklinde çoğul olarak yer almaktadır. İlgili âyetlerin çokluğundan da anlaşıldığı üzere Kur’an’da insan çeşitli yönleriyle ele alınmış; onun nasıl yaratıldığı, mahiyeti ve yaratılış amacı anlatılmıştır (meselâ bk. Nisâ
4:1; Hac
22:5; Mü’minûn
23:12-15; Kıyâmet
75:37; ayrıca bk. İlhan Kutluer, “İnsan”, DİA, XXII, 320-323).
Kıyâmet sûresinin son âyetlerinin devamı mahiyetindeki bu âyetlerde öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden insana, onun varlık alanına çıkmazdan önceki hiçliği, aslı ve yaratılış aşamaları hatırlatılarak bundan ibret alması ve ders çıkarması istenmiştir. İlk âyetteki hîn kelimesi “sınırlı bir zaman, bir süre” anlamına gelir; dehr ise “bir vakitle sınırlanmamış mutlak zaman” demektir (Râgıb el-İsfahânî, a.g.e., “hyn” ve “dhr” md.). Elmalılı âyetin bu kısmını şöyle açıklar: “Hîn”, mutlak ve bütün zamanı değil, zamandan, az veya çok bir müddeti, vakit gibi az veya çok bir cüzü ifade eder. Burada “dehr”in başlangıcı olan âlemin yaratılışı ile insanın yaratılışı noktalarıyla sınırlıdır. Hîn kelimesinin nekre (belirsiz) olması ise haddi zatında sınırlı olmakla beraber, insana nazaran miktarının meçhul olduğuna işarettir. Yani, şu muhakkak ki, insan cinsi âlemin yaratılışından hayli müddet sonra yaratılmıştır. Âlemin yaratılışı ile başlayan “dehr”den, insan cinsinin yaratılmasına kadar sizin için meçhul, ama yine de bu iki nokta ile sınırlı bir müddet cereyan etmiş, insana doğru gelmiştir. Öyle ki, o müddet zarfında insan, anılır, bu nam ile tanınır bir şey olmamıştır (IX, 5492-5493).
Diğer yönden her bir insan, var olmazdan önce bir hiçtir; sonra babasında bir sperm ve anasında bir yumurtadır. Daha sonra bu ikisinin birleşmesiyle ana rahminde bir embriyo haline gelmektedir. Nitekim 2. âyette insanın “katışık bir nutfe”den yani ana rahminde döllenmiş yumurtadan yaratıldığı ifade buyurulmuştur. Kendisine görme, işitme gibi organlar da lutfedilen bu varlık artık yükümlülüklere muhatap ve imtihana tâbi tutulabilecek bir kıvama gelmiş olmaktadır (insanın yaratılış aşamaları hakkında bilgi için bk. Hac
22:5; Mü’minûn
23:12-15; Kıyâmet
75:37).
Henüz anılan bir şey değilken, şüphesiz ki insanın üzerinden çok uzun bir süre geçti!
İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? [698][699]
[698] İnsân sûresi hakkında genel bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XX, 201.[699] Dehr/zaman kavramı hakkında bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XX, 204-205.
Anılmaya değer bir şey değilken, insanın üzerinden “dehr”¹ den bir zaman gelip geçmedi mi?
Hakikat şu ki, insan; daha henüz kendisi hiç anılmayan ve tanınmayan bir şeyken (yaratılmamışken; üzerinden binlerce asırlık çok) uzun zamanlardan (“dehr”den) bir süre (hin) gelip geçmedi mi?
Gerçekten de insana, zamanın bir çağı gelmişti ki anılır bir şey bile değildi insan.
İnsanın tarih sahnesinde görünmesinden önceki dönem, insan henüz anılır birşey değildi.
İlk yaratılış evrelerinde, cihanda, henüz adı, sanı, itibarı oluşmamış bir varlıkken, sınırsız zaman içinde belli bir süre geçti, insan cinsinin üzerinden.
İnsanın üzerinden, henüz anılmaya değer bir şey olmadan önce uzun dönemden (dehrden) bir süre geçmemiş miydi?
Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.
Gerçekten insan üzerine dehirden öyle bir zaman geçti ki, o vakit insan alınır, (insanlıkla tanınır) bir şey değildi.
Kesinlikle insanın üzerinden uzun bir zaman geçti ki anılacak bir şey değildi.
İnsan oğlu üzerine, öyle bir gün geçmedi mi? Adı anılmıyordu
Gerçekten insan (henüz) anılır bir şey değilken (yaratılmamışken) üzerinden uzunca bir zaman geçti.
İnsanoğlu, var edilip bahse değer bir şey olana kadar, şüphesiz, uzun bir zaman geçmemiş midir?
İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?
İnsanın üzerinden, kendisinin anılmaya değer bir şey olmadığı bir zaman periyodu geçmemiş midir?
Gerçekten insan üzerine dehirden (zamandan) öyle bir müddet geldi ki o zaman o, anılmaya değer bir şey değildi.
Fil'hakîka geldi insan üzerine dehirden bir müddet o anılır bir şey olmadı
İnsanın üzerine uzun devirden öyle bir zaman gel (ib geç) di ki (o vakit) o, anılmıya değer bir şey bile değildi.
Gerçekten insan üzerine, o uzun devirden öyle bir zaman geçti ki (o, henüz) anılan bir şey değildi.
İnsan henüz anılmaya değer bir şey değilken, o zamandan bir bölümünün haberi gelmedi mi?
İnsan, [⁸] zikre değer bir şey olmaksızın üzerinden muhakkak birçok zaman geçmiştir [⁹].
[7] Mekke'de nâzil olmuş 31 âyettir.[8] Veya Âdem Aleyhisselâm.[9] Veya geçmiş midir Evet geçmiştir.
İnsanın üzerinden, henüz anılmaya değer (belli) bir şey olmadığı uzun bir süre gelip geçmedi mi?
(Medine’de nazil olmuştur ve 31 ayettir. Adını ilk ayetinde geçen “el-insan” kelimesinden almıştır. “Hel etâke”, “ed-Dehr”, “el-Ebrâr” ve “el-Emşâc” isimleri ile de anılır.)
İnsanın basit bir varlık olarak yaratılmasının üzerinden, gerek topraktan ilk yaratıldığı sırada, gerek anne karnında iken, yaratılış dönemlerinde olgunluk düzeyine ulaşıncaya kadar, henüz adının sanının anılmadığı nice çağlar geçmedi mi? Kibre kapılarak Rabb’ine boyun eğmekten kaçınan insan, bir zamanlar bir hiç olduğunu ve Allah’ın lütfu sayesinde yaratılıp olgunlaştırıldığını hiç düşünmüyor mu?
Bu sûrenin Medîne’de gönderildiğine dâir bazı rivâyetler varsa da, konusu ve üslubu, onun Mekke’de nazil olduğunu göstermektedir. Adını birinci ayetinden alan sûre, aynı ayette geçen “Dehr: çok uzun zaman” adıyla da bilinmektedir. 31 ayettir.
İNSAN’ın üzerine, anılan bir şey olmadığı (Binlerce Asırlık) Dehr’den bir süre geldi mi?
İnsanlık üzerinden, tüm zamana1 göre söylenmeye bile değmeyecek kadar (kısa) bir süre geçmedi mi?2
1 Dehr: Kur’ân-ı Kerim’de dehr, iki âyette geçmektedir. (İnsân: 1.) âyette ki dehr, “uzun zaman” (Casiye: 24.) âyetteki dehr ise, “zamanın gelip geçmesi” anlamındadır. Dehr, bizim kullandığımız, “zaman” anlamında değildir. Çünkü zaman; şimdiye, geçmişe ve geleceğe denebilir. Dehr ise, “kesintisiz devam eden uzun zamana (âlemin ömrüne)” denir. Geniş açıklama için Bk. (Casiye: 24.)2 Yukarıdaki tercüme, (لَمْ يَكُنْ شَيْئاً مَذْكُوراً) cümlesi (اَلدَّهْرُ) kelimesinin sıfatı olarak yapılmıştır. Ayrıca bu cümle (اَلْإِنْسَانُ)’dan hâl de düşünülebilir. O zaman âyet: “insan üzerine zamandan öyle bir müddet geldi ki o, anılmaya bile değer bir şey değildi.” şeklinde de tercüme edilebilir.
İNSAN[ın tarih sahnesinde görünmesin]den önceki dönem, sonsuz bir zaman kesitinden ibaret [değil] midir; 1 insanın henüz dikkate değer bir varlık olmadığı 2 [bir zaman kesiti]?
İnsan, henüz anılmaya değer bir varlık değilken üzerinden çok uzun bir süre geçmedi mi? 2/30, 32/7…9
İnsanın[5460] üzerinden, (o tarih sahnesine çıkıncaya kadar), tüm zamanlar içinden belirsiz ve uzun bir süre geçmemiş miydi (ki), henüz o (bu süre zarfında) anılmaya değer bir şey bile değildi?[5461]
[5460] İns-cinn karşıtlığı için bkz:
6:112, not 94. İbn Abbas İnsânı “unutmak” mânasındaki nisyana nisbet etmiştir. Ona göre insan, Allah’la yaptığı sözleşmeyi unuttuğu için bu adı almıştır (Taberî,
15:26’nın tefsirinde).
[5461] İstifham-ı takriri olan hel etâ (geçmemiş miydi), aslında kad etâ (elbet geçmişti) gibi tekit vurgusu taşır. Bunun anlamı şudur: soru, aynı zamanda cevabın ta kendisidir. Bununla insanın yokluktan varlık âlemine çıkışı da, ruh üflenmeden önceki beşer hali de kastedilmiş olabilir. Birinci ihtimalde âyet, Allah’ın varlığının bedihiliğine delâlet eder. Zira, yokun varlığı faile bağlıdır. Fakat âyet “hiçbir şey değildi” demek yerine “anılmaya değer bir şey değildi” diyerek ikinci ihtimali doğrulamaktadır. Yani beşer, kendisini irade ve akıl sahibi kılan ruh üfleninceye kadar anılacak bir isme sahip olmayı hak etmemişti. Doğal olarak daha eşyaya isim verme yeteneğine de (Krş:
2:31) sahip değildi.
Muhakkak insan üzerine gayri mahdut zamandan bir mahdut zaman gelmiştir ki, (o zaman da bilinip) yâdolunmuş bir şey olmamıştı.
Dehrin akışı içinde öyle zaman geçti ki, o dönemde, insanın adı bile anılmazdı.
Dehr: “Kâinatın başlangıcından son bulmasına kadar sürecek müddet, yani zamanın tamamı” demektir.
İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?
Yani insanın üzerinden öyle uzun süreler geçti ki henüz kendisi anılan bir şey değildi. Topraktan süzüle süzüle, çeşitli aşamalardan geçerek, uzun zamanı aşarak nihâyet nutfe haline geldi.
“İnsan (ile dünyanın kuruluşu) üzerinden uzun bir zaman geçti[1] değil mi? Bu süre içinde o, hakkında bilgi olan bir şey değildi[2].
[1] Örneğin 1970 doğan bir insan açısından, kendisi ile ilgili hiçbir bilgi yokken, yer ve gökler yaratılalı çok uzun zaman geçmiş olur. O insan ana rahmine düşene kadar, sözü edilir bir varlık bile değildir. Her şeyin ezelden (varoluşun başlangıcından) itibaren yazılı olduğu iddialarını boşa çıkaran bu ayetten anlaşılacağı üzere Allah Teala her şeyi ezelden yazıp kenara çekilmiş değildir. İş ve oluş sürekli O'nun yönetimi altındadır (Hud
11:123) ve O, sürekli işinin başındadır (Bkz. Bakara
2:256). O insan, önceleri hiç bir şey değilken kendini yarattığımızı aklına getirmez mi? (Meryem
19:67) [2] Mezkûr (مَذْكُورًا): Hakkından bir bilgi olan, sözü edilir, zikre konu, bahse konu, demektir. Bu bilgi ancak Allah katında olur. Allah Teala bu bilginin oluşmasıyla ilgili olarak şöyle demiştir: "Sizi, analarınızın rahminde, tercihine göre biçimlendiren O'dur. O'ndan başka ilah yoktur. Daima üstün ve bütün kararları doğru olan O'dur." (Al-i İmran
3:6)
İnsan, adı anılmaya değer bir şey olana kadar, üzerinden uzun bir süre geçmedi mi?
Zamandan öyle bir an geçti ki insanın üzerinden, o vakit adı anılmaya bile değmez birşeydi.(1)
(1) İnsanın yaratılışı, zamanın akışı içinde bir kısacık an ile tanımlanmaktadır. İster birey olarak, isterse bütün bir insanlık olarak anlaşılsın, sonuç itibarıyla değişen birşey yoktur. Çünkü, kâinatın, hattâ Dünyamızın yaratılışından bugüne kadar geçen zamanı 24 saatlik bir gün ile temsil edecek olsak, insan neslinin ortaya çıkışı, günün son dakikasına rastlar. Herbirimizin üzerinden geçen kısacık anları bu son dakika içinden bulup çıkarabilirsiniz! İnsan, yaratılışının ilk aşamalarında, zaman yönüyle olduğu kadar, cisim yönüyle de anılmaya değmeyecek birşeydir—hele ilk haftalarda. Fakat o anılmaya değmeyen şey, Rabbinin elinde şekilden şekle girer; sonunda herşeyiyle mükemmel bir insan olup çıkar. Ondan sonra da sorar: “Çürümüş kemikleri kim diriltecek?” diye!
İnsan üzerinden, henüz anılan bir şey olmadığı bir süre geçmedi mi zamandan?
bayıķ geldi ādem üzere ya'nį peyġamber bir müddet ya'nį ķırķ yıl rūzigārdan olmadı nesene anılmış ya'nį balçıķ gövde yaturdı.
Hīç geldi mi ādem oġlı üstine bir vaḳt rūzgārdan ki özi hīç añılacaḳ nesnedegül‐idi.
İnsanın elə bir dövrü olub keçmişdir ki, o, xatırlanmağa layiq bir şey olmamışdır! (Yaxud insanın elə bir dövrü olub keçmişdir ki, o həmin dövrdə xatırlanası bir şey olmasın?! Əlbəttə, olmuşdur. İnsan əvvəlcə mövcud deyildi. Sonra o, yə’ni ulu babamız Adəm torpaqdan və sudan yoğrulub insan şəklinə salınmış, ona ruh verilmiş və o, həyat sürməyə başlamışdır. İnsanın nə üçün yaradıldığını əvvəlcə nə göy əhli, nə də o özü bilirdi. Tədriclə mələklər və o özü nə üçün yaradıldığını anladı).
Hath there come Upon man (ever) any period of time in which he was a thing unremembered?
Has there not been(5830) over Man a long period of Time,(5831) when he was nothing - (not even) mentioned?*
5830 The undoubted fact is mentioned in the form of a question, to get the assent of man. It is certain that the physical world existed long before man was ever heard of or mentioned, as geological records prove. It is also true that the spiritual world existed long before man came on the scene: see
2:30-31. Man is here taken in a generic sense. 5831 Dahr is Time as a whole, or for a long period. Time used to be deified by the Pagan Arabs, as explained in the Introduction to this Surah. An analogy can be found in the Greek ideas connected with Chronos or Kronos, themselves a blend of different myths. Kronos (or Time), they said, was the father of Zeus himself.