1 Kâria: (قَرَعَ)’dan türemiştir. (القَرْعُ), şiddetli bir ses çıkaracak derecede şiddetle dayanıp, gülle ve tokmakla çarpmak demektir. Bu şekilde çarpan her şeye “kâri’a”, çoğulunda “kavari’” denilir. Daha sonra kinaye olarak zamanın “başlara çarpan büyük hadiselerine” de kâria denilmiştir. Nitekim “Allah’ın va’di gelince, yaptıklarından dolayı çok şiddetli bir belâ, ya kâfirlerin başına isabet edip duracak veya yurtlarının yakınına inecektir. Şüphesiz Allah, verdiği sözden asla dönmez” (Ra’d: 31) buyurulmuştur. Kur’ân’ın korkutma âyetlerine de “kâri’a” denilir. Bilhassa harf-i tarif ile “el-Kâria” da “el-Hâkka” gibi kıyametin isimlerinden olmuştur. Bk. (Ra’d: 31)2 (مَا) mahiyet ve hakikatten sorudur. Fakat bununla maksat gerçekten soru değil, “o ne dehşetli kariadır?” meâlinde korkutmak için olması açıktır. Zamir ile ifade edilmeyip de “kâria” isminin üç defa tekrar edilmesi de o korkutmayı anlatmak içindir. Bazı tefsir âlimleri (الْقَارِعَةُ مَا اَلْقَارِعَةُ)’nün irabının “tahzir” (sakındırma) olduğunu ifade etmişlerdir. Buna göre mana: “Sakının kendinizi kâria var, çok korkunç kâria, öyle ki onun ne büyük kâria olduğunu görmeyince dirayetle bilemezsiniz”, demek olur.