Bu ayet Hafs Mushafı sırasına göre baştan 2856, sondan 3381. ayet; 25. sure ve bu surenin 1. ayetidir. Bu ayetin kelime sayisi 9, harf sayısı 44 ve toplam ebced değeri ise 3442 olarak hesaplanmıştır.
تبارك الذي نزل الفرقان على عبده ليكون للعالمين نذيرا
تباركالذينزلالفرقانعلىعبدهليكونللعالميننذيرا
Tebârake-lleżî nezzele-lfurkâne ‘alâ ‘abdihi liyekûne lil’âlemîne neżîrâ(n)
Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkân’ı indiren Allah’ın şanı yücedir.
“Aşkındır, cömerttir” diye çevirdiğimiz tebâreke fiili, Türkçe’de bir kelimeyle karşılanması mümkün olmayan anlamlar içermektedir. Nitekim tefsirlerde bu kelimenin, “yücelik, aşkınlık, kutsallık, süreklilik, değişmezlik; zâtı, nitelikleri ve fiilleri bakımından eşsizlik ve benzersizlik, başka hiçbir varlıkla mukayese edilemeyecek derecede geniş çaplı cömertlik” gibi sadece Allah hakkında düşünülmesi mümkün olan bütün üstünlükleri kapsadığını gösteren açıklamalar yapılmıştır (meselâ bk. Râzî, XXIV, 44-45; Kurtubî, XIII, 5-6; Elmalılı, V, 3559-3561). Tebâreke fiili, bu kapsamı dolayısıyla Kur’an-ı Kerîm’de sadece Allah için kullanılmıştır.
“Kul”dan maksat Hz. Peygamber’dir. Furkan kelimesi ise burada özellikle Kur’an için kullanılmış olup “hakkı bâtıldan, doğru yolu yanlış yoldan, helâli haramdan ayırıcı bir ölçü” anlamına gelmektedir (Taberî, XVIII, 179; İbn Kesîr, VI, 100; ayrıca bk. Âl-i İmrân
3:4). Kelime bu özel anlamı dolayısıyla da sûreye isim olarak verilmiştir.
Âlemîn, âlem kelimesinin çoğulu olup Allah’ın yarattığı ve yönettiği maddî ve mânevî, görülen ve görülmeyen bütün varlık türlerini, oluşları ve bütünüyle evreni ifade eden bir kavramdır (bilgi için bk. Fâtiha
1:2). Ancak burada özellikle Hz. Muhammed’in kendilerine peygamber olarak gönderildiği, akıl sahibi olan, yükümlü ve sorumlu tutulabilen varlıkları ifade ettiği anlaşılmaktadır.
“Uyarıcı” diye çevirdiğimiz nezîr kelimesi, Hz. Muhammed’in peygamberlik özelliklerinden biri olup onun kurtarıcılık misyonunu; insanların göz alıcı, gönül çelici, fâni ve aldatıcı dünya zevklerine kendilerini kaptırıp yoldan çıkmalarını önlemek gibi ulvî bir amaçla gönderildiğini ifade eder. Uyarıcı nitelemesinin burada Kur’an için kullanıldığı da söylenmiştir ki buna göre yukarıda Hz. Peygamber’le ilgili olarak kaydettiğimiz açıklamalar bu yoruma göre de geçerlidir. Nitekim İsrâ sûresinin 9-10. âyetlerinde de Kur’an’ın bu uyarıcı ve kurtarıcı özelliği vurgulanmıştı.
Âlemler (insanlar) için uyarıcı olsun diye kuluna [Furkân]’ı (Kur’an’ı) indiren (Allah) yüceler yücesidir.
Bütün insanlara bir uyarı olsun diye kuluna, hakla bâtılı ayıran kitabı indiren Allah, yüceler yücesidir.[370][371]
[370] Furkân sûresi hakkında genel bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XIII, 451.[371] Tebârake, mülk ve furkân kelimeleri hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XIII, 454-460.
Âlemlere uyarıcı olması için, kuluna Furkan'ı¹ indiren ne mübarektir!²
1- Doğruyu yanlıştan ayıran. İyi ve kötünün kendisine göre belirlendiği yasa. 2- Cömert, nimeti bereketli kılan, çoğaltan, bol bol nimet veren.
(Şuur sahibi ins ve cinn bütün mükelleflere ve tüm) Âlemlere (ikaz ve inzar edici bir) uyarıcı olsun diye, kuluna Furkan'ı (Hakk’la Bâtıl’ı, doğru ile yanlışı, yararlı ile zararlıyı, dost ile düşmanı, mü’minle münafıkı ayıran Kur’an’ı) indiren (Allah) ne Yücedir.
Ne yücedir şanı, Furkan'ı alemleri korkutmak üzere kuluna indirenin.
Bütün insanlığa bir uyarı olsun diye, kuluna hakkı batıldan ayırt edici ve fark ettirici bir ölçü olarak Kur'ân'ı indiren Allah yücelerin yücesidir.
Sûrenin ismi aynı zamanda sûrenin ana temasıdır. Yani ilâhî vahiy insanlara hakkı batıldan, iyiyi kötü-den ayırt etme ölçüsünü vermektedir. Sûrede Allah’tan gelen vahiy ve peygamberlik müessesesine müşriklerce yapı-lan itirazlar ele alınmakta ve gereken cevaplar verilmekte ve müşrikler gerçeği reddetmenin sonuçları hakkında uya-rılmaktadır, Nûh, Âd ve Semûd kavimleri ile Ashab-ı Ress ve diğer inkârcılardan da bahsetmekte ve Allah’ın kudret ve birliğini gösteren kâinâttaki enteresan şeylerden de sahneler sunmaktadır. Ayrıca Rahmân’ın kullarının vasıflarını ve kendilerine lutfedilecek cennet ve güzel ahlâktan da bahsedilerek sûre bitirilmiş olur.
Allah'ı ilâh tanıyan, candan müslüman olarak Allah'a bağlanan, saygılı kuluna, Muhammed'e sorumluluklarını tevdi etmek üzere hakkı bâtıldan, helâli haramdan, imanı küfürden ayıran bilgileri içeren şeriatı, Kur'ân'ı bölüm bölüm indiren Allah hayır ve bereketi sonsuz yüceler yücesidir. Kulu Muhammedin bütün âlemlerin, insanların, cinlerin haklarının korunması, sorumluluk, hesap ve cezayı hatırlatan uyarıcı olması için Kur'anı indirdi.
33/50 Ey peygamber, mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın kansız ve zahmetsiz düşmandan alıp sana verdikleri içinden, savaş esirleri arasından meşrû şekilde sahip olduğun, üzerinde meşrû hakların ve otoriten, kendileriyle düzgün insanî münasebetlerin olan câriyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber baskı, zulüm ve işkencenin hâkim olduğu memleketinizden, özgürce Allah'a kulluk ve ibadet etmek, güç ve gönül birliği yapmak için hicret eden kızlarıyla evlenmeni sana helâl kıldık. Bir de, peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere özgür iradesiyle teklif eden hür mü'min kadını, mü'minlerle ilgili koyduğumuz kurallara istisna olarak sırf sana mahsus olmak üzere helâl kıldık. Biz, hanımları ve meşrû şekilde sahip oldukları, üzerinde meşrû hakları ve otoriteleri, kendileriyle düzgün insanî münasebetleri olan câriyeleri konusunda, mü'minlere neyi meşrû kıldığımızı biliriz. Bunları, sana bir güçlük, bir vebal olmasın diye açıkladık. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.
Alemler için uyarıcı olması üzere kuluna furkanı [1] indiren (Allah) ne yücedir.
1.Hakkı batıldan ayıran Kur`an`ı.
Alemlere uyarıcı olsun diye, kuluna Furkan'ı indiren (Allah) ne yücedir.
Bütün âlemlere, (insan ve cinlere) bir korkutucu (peygamber) olsun diye kuluna Kur'an'ı indiren Allah'ın şanı ne yücedir!...
Âlemlere (insanlık dünyasına) uyarıcı olsun diye, kulunun üzerine, hak ile batılı birbirinden ayıran Kur’anı indiren Allah, sonsuz mükemmellik sahibidir ve bütün eksiklik ve kusurlardan münezzehtir.
Âlemleri kocundurmak üzere, hakla bâtılı ayıran bir kitabı, kuluna indiren Allah yücedir
Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkan'ı (Hak ile Batılı birbirinden ayıran Kur'an'ı) indiren Allah ne yüce bir bereket kaynağıdır.
1,2. Göklerin ve yerin hükümranlığı kendisinin olan, çocuk edinmeyen, hükümranlıkta ortağı bulunmayan, herşeyi yaratıp bir ölçüye göre düzenleyen ve dünyaları uyarmak üzere kuluna hakkı batıldan ayırdeden Kuran'ı indiren Allah yücelerin yücesidir.
1, 2. Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu Muhammed'e Furkan'ı indiren, göklerin ve yerin hükümranlığı kendisine ait olan, hiç çocuk edinmeyen, mülkünde ortağı bulunmayan, her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.
Tüm dünyaya bir uyarı olarak, Yasalar Kitabını kuluna indiren çok Yücedir.
"Tebareke" ne yüce feyyazdır o ki, dünyaları uyarmak üzere kulu Muhammed'e, hakkı batıldan ayırdeden Kur'ân'ı indirdi.
«Tebarek» ne yüce (feyyaz)dır o ki bütün âlemine bir nezîr olsun diye kuluna fürkanı indirdi
Furkaanı, aalemlerin (ilâhî azâb ile) bir korkutucusu olsun diye, kuluna indiren (Allahın şânı) ne yücedir!
Âlemlere bir korkutucu (bir uyarıcı) olsun diye, Furkan'ı (hak ile bâtılı ayıran Kur'ân'ı) kuluna indiren (Allah) ne yücedir!(1)
(1)“Ma‘den-i kemâlât (fazîletler kaynağı) ve muallim-i ahlâk-ı âliye (yüksek ahlâkın muallimi) olan o dellâl-ı vahdâniyet ve saâdet (Allah’ın birliğinin ve ebedî saâdetin i‘lâncısı olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm) kendi kendine söylemiyor, belki söylettiriliyor. Evet, Hâlık-ı kâinât (kâinâtın yaratıcısı) tarafından söylettiriliyor. Üstâd-ı Ezelîsinden (Hakk Teâlâ’dan) ders alır, sonra ders veriyor. Çünki sâbık (geçen) işâretlerde kısmen beyân edilen binler delâil-i nübüvvetle (peygamberlik delilleriyle), Hâlık-ı kâinât bütün o mu‘cizâtı (mu‘cizeleri) onun elinde halk etmekle (yaratmakla) gösterdi ki; o, O’nun hesâbına konuşuyor, O’nun kelâmını teblîğ ediyor. Hem ona gelen Kur’ân ise içinde, dışında kırk vech-i i‘câz (mu‘cize yönü) ile gösterir ki o, Cenâb-ı Hakk’ın tercümânıdır. Hem o, kendi zâtında bütün ihlâsıyla ve takvâsıyla ve ciddiyetiyle ve emânetiyle ve sâir bütün ahvâl ve etvârıyla (hâlleriyle ve tavırlarıyla) gösterir ki, o kendi nâmına, kendi fikriyle demiyor. Belki Hâlık’ı (yaratıcısı) nâmına konuşuyor. Hem onu dinleyen bütün ehl-i hakīkatin (hakīkati araştıran âlimlerin) keşif ve tahkīkıyle tasdîk etmişler ve ilme’l-yakīn îmân etmişler ki: O, kendi kendine konuşmuyor! Belki Hâlık-ı kâinât onu konuşturuyor, ders veriyor, onunla ders verdiriyor.” (Zülfikār, 19. Mektûb, 90-91)
Tüm âlemlere uyarı olması için, kuluna doğru ile yanlışları birbirinden ayıran (Furkan’ı) kitabı indiren Allah her şeyden yücedir.
Bütün cihanı Allah azabıyle korkutmak üzere hak ve bâtılı ayıran Kur/an/ı kuluna indiren Tanrı her şeyden yücedir [⁴].
[3] Mekke'de nâzil olmuş (77) âyettir.[4] Yahut bereket ondandır ve bereketi çoktur, daim ve sabittir.
Furkan'ı (hakla batılı ayıran Kur'an'ı) âlemler için uyarıp korkutucu olsun diye kuluna indiren (Allah her zaman), bereket kaynağıdır!
(Mekke’de nazil olmuştur ve 77 ayettir. Sure, adını ilk ayetinde geçen “el-Furkan” kelimesinden alır. “Furkan”, hakkı batıldan ayırt eden demektir ve de Kur’an-ı Kerim’in isimlerindendir.)
Bütün insanlığa bir uyarı olsun diye, kuluna Furkân’ı, yani hak ile batıl arasındaki farkı açıkça ortaya koyan ve neyin doğru neyin yanlış olduğunu insana fark ettiren en mükemmel ölçüyü, Kur’an’ı gönderen Allah, gerçekten ne yüce, ne mübarektir!
Mekke döneminin ortalarında, Yasin sûresinden sonra indirilmiştir. Adını, birinci ayette geçen “Furkân: Doğru ile yanlışı, hak ile bâtılı birbirinden ayıran, fark ettiren ilâhî ölçü” kelimesinden almıştır. 77 ayettir.
Âlemler’e uyarıcı olması için kendi kuluna FURKÂN’ı indiren ne mübarektir!
Âlemlere uyarıcı olsun diye kulu (Muhammed’e) Furkan’ı1 indiren,2 Allah’ın şânı çok yücedir.3
1 Furkan: Ayırmak, ayırt etmek anlamında mastardır. Önemli davaları halleden kesin delil ve mûcizelere Furkan denilir. Bu manâ ile Kur’an’ın bir ismi de “el-Furkan” dır. “Hak ile bâtılı ayırt eden” demektir. 2 Tenzil: İndirmek demektir ve çokluk ifâde eder. Onun için toptan indirmeye inzal, birçok defalarda (tedricen) indirmeye tenzil denilir. 3 Tebareke (تَبَارَكَ): Tefâul babından di’li geçmiş zamandır, çekimi yoktur ve Allah’tan başkası için kullanılmaz. Yani hem zatı, hem sıfatı hem de fiillerinde mükemmel, ulu ve yüksek olan demektir. Türkçe karşılığı tam olmamakla beraber; “yüce, çok yüce, pek çok bereket sahibi veya ne kutlu” diye tercüme edilebilir.
BÜTÜN İNSANLIĞA bir uyarı olsun diye kuluna hakkı bâtıldan ayırıcı bir ölçü 1 indiren (Allah) ne yüce, ne cömerttir!
Bütün toplumlara uyarı olsun diye kuluna, hak ile batılı ayıran Furkan olan Kuran’ı indiren Allah ne yücedir, ne cömerttir. 2/185, 5/48- 49, 42/13, 45/18
Bütün insanlığa bir uyarı olması için, kuluna iyi ile kötünün arasını kesin hatlarla ayıran vahyi[3076] indiren[3077] (Allah) ne yüce bir bereket kaynağıdır.[3078]
[3076] Furkân, hem özü itibarıyla iyiyi kötüyü fark eden (fârık) hem de iyi ile kötü kendi sayesinde fark edilen (mefruk) anlamına gelir. Duyularla değil akılla algılanan fark’a delâlet eder. İlk bakışta vahiyden ayrı olarak rasullere indirilmiş bir şey gibi anlaşılabilir (
2:53;
2:185;
3:4). Fakat bu âyetlerdeki vavlar tefsiriyye olarak okunursa, vahyin bir sıfatı olduğu anlaşılır. Vahyin sıfatı olarak hem özne olan vahyin kendi içinde iyiyi kötüden ayıran muhtevasına, hem de inşâ ettiği akıllara seçip ayırma (temyiz) yeteneği kazandırmasına delâlet eder. Hz. Musa ve İsa’ya da vahiyle birlikte indirilmiştir (Msl:
2:185 ve
3:4).
[3077] Tenzil vahyin kaynağına nisbetle, inzal ise hedefine nisbetle kullanılır. (Bkz:
12:2, not 3). Buradan yola çıkarak furkân vasfının vahyin cevherine ait olduğunu ve değişen zaman ve insanla birlikte değişmediği sonucuna varırız. Kelimenin Kur’an’daki kullanımları da bu sonucu doğrular.
[3078] Yalnız Allah için kullanılan tebârake fiili için bkz:
7:54, not 42. Bu âyetten yola çıkarak ellezî ilgi zamirinin Türkçe’ye nasıl çevrilmesi gerektiğine dair Üstad Elmalılı’nın insana “aşk olsun” dedirten emeğini anmadan geçemeyeceğim.
Hayır ve bereketi nihayetsizdir o Zâtın ki, Furkân'ı kulu üzerine indirdi ki, bütün âlemlere bir sakındırıcı olsun(diye).
Hayır ve bereketi ne muazzamdır o Zatın ki bütün ins ve cinni uyarsın diye o has kuluna doğruyu eğriden ayıran Furkan'ı indirdi. [18, 1-2; 4, 136; 25, 32; 17, 1; 72, 19; 41, 42; 7, 158]
Alemlere uyarıcı olması için kuluna Furkanı (hakkı batıldan ayırma ölçüsünü) indiren (Allah) pek kutludur!
Herkesin bir uyaranı olsun diye kuluna doğru ile eğriyi ayıran(furkan) Kitabı indiren Allah pek yücedir.
[*] Furkan: doğru ile eğriyi ayıran demektir. Sure adı buradan gelmektedir.
Toplumlara uyarıcı olması için kuluna Furkan'ı indiren ne yücedir.
Şânı ne yücedir Onun ki, kuluna, bütün insanlara ve çağlara bir uyarıcı olsun diye, Furkan'ı(1) indirmiştir.
(1) Hak ile bâtılı ayıran; Kur’ân.
Şanı yücedir o kudretin ki, hakla bâtılı ayıran o Furkan'ı, bütün âlemler için bir uyarıcı olsun diye kuluna indirdi.
çoķ oldı ħayrı anuñ kim indürdi ķur’ān’ı ķulı üzere tā ola 'ālemlere ķorķıdıcı.
Yüceldi ol Tañrı ki indürdi Ḳur’ānı ḳulı üstine, yā olmaġ‐ıçun ‘ālemlereḳorḳudıcı.
Aləmləri (insanları və cinləri Allahın əzabı ilə) qorxutmaq üçün (haqqı batildən ayıran) Qur’anı Öz bəndəsinə (Muhəmmədə) nazil edən Allah nə qədər (uca, nə qədər) uludur! (Ucalardan ucadır; əzəli və əbədidir, xeyir-bərəkəti bol və daimidir!)
Blessed is He Who hath revealed unto His slave the Criterion (of right and wrong), that he may be a warner to the peoples.
Blessed(3052) is He who sent down the Criterion(3053) to His servant, that it(3054) may be an admonition to all creatures;-*
3052 Tabaraka: the root meaning is "increase" or "abundance." Here that aspect of Allah's dealing with His creatures is emphasised, which shows his abundant goodness to all His creatures, in that He sent the Revelation of His Will, not only in the unlimited Book of Nature, but in a definite Book in human language, which gives clear directions and admonitions to all. The English word "blessed" hardly conveys that meaning, but I can find no other without departing far from established usage. To emphasise the meaning I have explained, I have translated "Blessed is . ..", but "Blessed be . .." is also admissible, as it brings out another shade of meaning, that we praise and bless His Holy Name. 3053 That by which we can judge clearly between right and wrong. Here the reference is to the Qur'an, which has already been symbolised by Light This symbol is continued here, and many contrasts are shown, in the midst of which we can distinguish between the true and false by Allah's Light, especially the contrast between righteousness and sin. 3054 The pronoun in yakuna may refer to Furqan (the Criterion) or the 'Abd (the Holy Prophet). In either case the ultimate meaning is the same. The Qur'an is the standing Criterion for judgement between right and wrong.